Ali Bulaç Meali |
|
1: Birbiri ardınca gönderilenlere andolsun; | |
2: Derken kökünden koparıp savuranlara. | |
3: Yaydıkça yayanlara. | |
4: Böylece ayırdıkça ayıranlara, | |
5: Zikr (vahy, öğüt) bırakanlara; | |
6: Özür (suçu, eksikliği ortadan kaldırmak) veya uyarmak için. | |
7: Şüphesiz, size vaadedilen gerçekleşecektir. | |
8: Yıldızlar 'örtülüp (ışıkları) silindiği' zaman, | |
9: Gök yarıldığı zaman | |
10: Dağlar, kökünden sökülüp savurulduğu zaman, | |
11: Ve resuller de (şahitlik için) belli bir vakitte getirildiği zaman | |
12: (Bu,) Hangi gün için ertelenmişti? | |
13: (Mü'mini müşrikten, haklıyı haksızdan) Ayırma günü için. | |
14: Bu ayırma gününü sana ne bildirdi? | |
15: O gün, yalanlayanların vay haline. | |
16: Biz, öncekileri helak etmedik mi? | |
17: Sonra arkadan gelenleri onların izinde yürüteceğiz. | |
18: İşte biz, suçlu günahkarlara böyle yapıyoruz. | |
20: Sizi basbayağı bir sudan yaratmadık mı? | |
21: Sonra onu savunması sağlam bir karar yerine yerleştirdik. | |
22: Belli bir süreye kadar; | |
23: İşte (buna) güç yetirdik. Demek ki, biz ne güzel güç yetirenleriz. | |
25: Biz yeryüzünü bir toplanma yeri kılmadık mı? | |
26: Dirilere ve ölülere. | |
27: Ve onda sabit yüksek dağlar var etmedik mi? Size tatlı bir su içirmedik mi? | |
29: Kendisini yalanladığınız (azab)a gidin. | |
30: Üç dala ayrılmış bir gölgeye gidin. | |
31: Ne gölge altında barındırır, ne (yakıcı) alevden korur. | |
32: Gerçekten o, sanki her biri saray olan bir kıvılcım saçar. | |
33: Her biri, sanki sapsarı erkek deve sürüleri gibidir. | |
35: Bu, onların konuşamayacakları bir gündür. | |
36: Ve onlara özür beyan etmeleri için izin verilmez. | |
38: Bu, hüküm günüdür; sizi ve öncekileri 'bir arada topladık.' | |
39: Şayet kurabileceğiniz hileli bir düzeniniz varsa, durmaksızın bana karşı kurun. | |
41: Şüphesiz muttaki olanlar, gölgeliklerde ve pınar başlarındadır; | |
42: Arzu ettikleri her türlü meyveyi bulurlar. | |
43: Yaptıklarınıza karşılık olmak üzere, afiyetle yiyin ve için. | |
44: Elbette biz, 'iyi ve güzel' davrananları işte böyle ödüllendiririz. | |
46: (Sizler de dünyada) Yiyin ve biraz yararlanın. Çünkü siz, suçlu günahkar kimselersiniz. | |
48: Onlara: "Rüku edin" denildiği zaman, rüku etmezler. | |
50: Artık onlar, bundan sonra hangi söze inanacaklar? | |