Yaşar Nuri Öztürk Meali |
|
1: Yemin olsun, o art arda gönderilenlere/meleklere/rüzgârlara/vahyin bölümlerine/kalplere inen doğuşlara, | |
2: Esip de büküp devirenlere, | |
3: Dağıtıp yayanlara/diriltip harekete getirenlere, | |
4: Gerektiği şekilde ayıranlara, | |
5: Öğüt ulaştıranlara/Kur'an'ı ulaştıranlara, | |
6: Özür yahut uyarı için, | |
7: Ki size duyurulmuş olan mutlaka gerçekleşecektir. | |
8: Yıldızlar silinip süpürüldüğünde, | |
9: Gök yarıldığında, | |
10: Dağlar un ufak edilip savrulduğunda, | |
11: Resuller vakte bağlandığında, | |
12: Hangi gün için vakte bağlandılar? | |
13: Ayrım ve hüküm günü için. | |
14: Ayrım ve hüküm gününü sana bildiren nedir? | |
15: Yalanlayanların vay haline o gün! | |
16: Öncekileri helâk etmedik mi? | |
17: Sonra, geriden gelenleri de onların peşlerine takarız. | |
18: Biz, suçlulara işte böyle yaparız. | |
19: Yalanlayanların o gün vay haline! | |
20: Sizi basit bir sudan yaratmadık mı? | |
21: Onu dayanıklı karargâhta tuttuk. | |
22: Bilinen bir ölçüye/süreye kadar. | |
23: Bir ölçüyle yaptık. Ne güzel ölçü koyanlarız biz! | |
24: Vay başına o gün, yalanlayanların! | |
25: Yeri, bir toplanma zemini yapmadık mı? | |
26: Diriler bakımından da ölüler bakımından da. | |
27: Orada oturaklı, başını yücelere kaldırmış dağlar oluşturduk. Ve size tatlı bir su içirdik. | |
28: Vay haline o gün, yalanlayanların! | |
29: Haydi, yalanlamakta olduğunuz şeye gidin! | |
30: Haydi, üç çatallı gölgeye gidin! | |
31: Ne gölgelendirir ne alevden korur. | |
32: Gerçekten o, köşke benzer kıvılcımlar saçar. | |
33: O kıvılcım sanki sarımtırak bir halat/bir deve kervanı/bakırdan bir ip gibidir. | |
35: Konuşamayacakları gündür bu! | |
36: İzin verilmez ki onlara özür dilesinler. | |
38: Ayırma günüdür bu! Sizinle öncekileri bir yere topladık. | |
39: Eğer bir hileniz/bir tuzağınız varsa, hadi hile yapıp tuzak kurun bana! | |
41: Takvaya sarılanlar gölgeler altında, su kaynaklarındadır. | |
42: Canlarının çektiği meyvelerle yanyanadırlar. | |
43: "Yapıp ürettiklerinize karşılık olarak afiyetle yiyip için." | |
44: İşte böyle ödüllendiririz biz, güzellikler sergileyenleri! | |
46: Yiyin ve birazcık nimetlenin. Suçlularsınız siz. | |
48: Onlara, "rukû' edin!" dendiğinde rukû etmezler. | |
49: Vay haline o gün, yalanlayanların. | |
50: Artık bundan sonra hangi hadise/söze iman edecekler? | |