| Gültekin Onan Meali |
|
| 1: Birbiri ardınca gönderilenlere andolsun; | |
| 2: Derken kökünden koparıp savuranlara. | |
| 3: Yaydıkça yayanlara. | |
| 4: Böylece ayırdıkça ayıranlara, | |
| 5: Zikr (vahy, öğüt) bırakanlara; | |
| 6: Özür (suçu, eksikliği ortadan kaldırmak) veya uyarmak için. | |
| 7: Şüphesiz, size vaadedilen gerçekleşecektir. | |
| 8: Yıldızlar 'örtülüp (ışıkları) silindiği' zaman, | |
| 9: Gök yarıldığı zaman, | |
| 10: Dağlar, kökünden sökülüp savurulduğu zaman, | |
| 11: Ve resuller de (şahitlik için) belli bir vakitte getirildiği zaman, | |
| 12: (Bu,) Hangi gün için ertelenmişti (üccilet)? | |
| 13: (Mümini müşrikten, haklıyı haksızdan) Ayırma günü için. | |
| 14: Bu ayırma gününü sana ne bildirdi? | |
| 15: O gün, yalanlayanların vay haline. | |
| 16: Biz, öncekileri helak etmedik mi? | |
| 17: Sonra, arkadan gelenleri onların izinde yürüteceğiz. | |
| 18: İşte biz, suçlu günahkarlara böyle yapıyoruz. | |
| 20: Sizi basbayağı bir sudan yaratmadık mı? | |
| 21: Sonra onu savunması sağlam bir karar yerine yerleştirdik. | |
| 22: Belli bir süreye kadar; | |
| 23: İşte (buna) güç yetirdik. Biz ne güzel güç yetirenleriz. | |
| 25: Biz yeryüzünü bir toplanma yeri kılmadık mı? | |
| 26: Dirilere ve ölülere. | |
| 27: Ve onda sabit yüksek dağlar var etmedik mi? Size tatlı bir su içirmedik mi? | |
| 29: Kendisini yalanladığınız (azab)a gidin. | |
| 30: Üç dala ayrılmış bir gölgeye gidin. | |
| 31: Ne gölge altında barındırır, ne (yakıcı) alevden korur. | |
| 32: Gerçekten o sanki her biri saray olan bir kıvılcım saçar. | |
| 33: Her biri, sanki sapsarı erkek deve sürüleri gibidir. | |
| 35: Bu, onların konuşamayacakları bir gündür. | |
| 36: Ve onlara özür beyan etmeleri için izin verilmez. | |
| 38: Bu, hüküm günüdür; sizi ve öncekileri 'bir arada topladık'. | |
| 39: Şayet kurabileceğiniz hileli bir düzeniniz varsa, durmaksızın bana karşı kurun. | |
| 41: Şüphesiz muttaki olanlar, gölgeliklerde ve pınar başlarındadır. | |
| 42: Ve canlarının çekip arzu ettiği meyveler (arasındadırlar). | |
| 43: Yaptıklarınıza karşılık olmak üzere, afiyetle yiyin ve için. | |
| 44: Elbette biz, 'iyi ve güzel' davrananları işte böyle ödüllendiririz. | |
| 46: (Sizler de dünyada) Yiyin ve biraz yararlanın. Çünkü siz, suçlu günahkar kimselersiniz. | |
| 48: Onlara: "Rüku edin" denildiği zaman, rüku etmezler. | |
| 50: Artık onlar, bundan sonra hangi söze inanacaklar? | |