Celal Yıldırım Meali |
|
1: Ardarda gönderilen rüzgârlara, (rüzgârlar misâli Allah yolunda peşpeşe akıp giden akıncılara, ardarda inen Allah sözlerine), | |
2: (Allah'ın dinini) yaydıkça yayanlara, | |
3: (Hakkı bâtıldan, doğruyu eğriden) ayırdettikçe edenlere, | |
4: (4-5-6-7) Kötülüğü temizlemek, yanlış yoldakileri uyarmak üzere vahiy (veya öğüt) getirip (Peygamberin kalbine) sunanlara and olsun ki, size va'dolunan elbette meydana gelecektir. | |
8: Yıldızların ışığı giderilip silindiği zaman, | |
9: Gök açılıp varıldığı zaman, | |
10: Dağlar yerinden kopup savrulduğu zaman, | |
11: Peygamberler (belli bir günün) belirlenmiş vaktinde (şâhidlik için) biraraya getirildiği zaman.. | |
12: Bunlar hangi gün için geciktirildiler? | |
13: (13-14) (Doğru ile eğrinin, hakk ile bâtılın) birbirinden ayrılıp hükme bağlanacağı gün için (geciktirildiler). O ayrım günü nedir bilir misin ? | |
15: O gün (Hakk'ı) yalanlayanların o gün vay hâline ! | |
16: Önce gelip geçenleri yok etmedik mi ? | |
17: Sonra arkalarından gelenleri onların peşine takıp katacağız. | |
18: İşte suçlu günahkârlara böyle yaparız. | |
19: (Hakk'ı) yalanlıyanların o gün vay hâline!. | |
20: Sizi bayağı bir sudan yaratmadık mı ? | |
21: (21-22) Sonra onu belirlenmiş bir vakte kadar sağlam bir karargâhta bulundurmadık mı ? | |
23: Biz, onu kudretimizle belli ölçüde tuttuk. Kudret yettirenler olarak biz ne güzel kudretlileriz!. | |
24: (Hakk'ı) yalanlıyanların o gün vay hâline !. | |
25: (25-26) Yeryüzünü dirilere de, ölülere de bir toplanma yeri (hazırlık devresi) yapmadık mı? . | |
27: Orada sabit yüce dağlar meydana getirdik ve size tatlı içimi kolay bir su içirmedik mi ? | |
29: Yalanlayıp durduğunuz şey'e (azaba) doğru yollanın. | |
30: (Cehennem'in kara dumanının oluşturduğu) üç kollu gölgeye gidin. | |
31: O, ne gölgelendiricidlr, ne de yükselen alevden korur.. | |
32: Şüphesiz ki, o, saray gibi (büyüklük ve yükseklikte) kıvılcım atar. | |
33: Sanki o kıvılcımın herbiri sarı renkte birer devedir. | |
35: Bu, onların nutkunun tutulacağı gündür. | |
36: Kendilerine izin verilmez ki özür beyân etsinler. | |
38: Bu, sizleri ve öncekileri toplayıp biraraya getirdiğimiz (Hakkı bâtıldan, doğruyu eğriden, gerçeği yalandan) ayırd eden hüküm günüdür. | |
39: O halde eğer bir hile ve düzeniniz varsa, o hileyi hemen bana karşı uygulayın !. | |
40: (Hakk'ı) yalanlıyanların o gün vay hâline ! | |
41: Şüphesiz ki muttakîler (Allah'tan saygı ile korkup hile, yalan ve düzenbazlıktan sakınanlar) gölgelikte pınarlar başında, canlarının çektiği meyveler arasındadırlar. | |
42: Yapageldiğiniz (güzel, yararlı) amellere karşılık afiyetle, gönül huzuruyla yeyiniz, içiniz. | |
43: (43-44) Hakikat biz, iyiliği, yararlı işlerde bulunmayı huy edinenleri böyle mükâfatlandırırız.. | |
46: (Ey Peygamberi ve Kitab'ı inkâr edip yalanlayanlar!) Yeyiniz, az bir süre yararlanıp geçininiz. Çünkü gorçekten sizler suçlu günahkârlarsınız.. | |
48: Onlara «rükû' edin» denildiği zaman rükû' etmezler. | |
50: Bundan (Kur'ân'dan) sonra artık hangi söze inanırlar? | |