» 30 / Rûm  38:

Kuran Sırası: 30
İniş Sırası: 84
Rum Suresi = Romalilar Suresi
ismini 1. ayetinde Persliler ile yapilan savasta yenilgiye ugrayan Romalilarin yakinda gelip geleceginin ifade edilmesinden almistir.
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60

30:38 için Araştırma Linkleri: |Corpus |Kuran Haritasi |Kuran'a Sor |Global Quran |Tanzil |

"Kuran okuduğun zaman, taşlanmış şeytandan ALLAH'a sığın!"
o halde ver | | akrabaya | hakkını | ve yoksula | | ve yolcuya | bu | daha hayırlıdır | için | isteyenler | yüzünü (rızasını) | Allah'ın | ve işte | onlar | başarıya erenlerdir |

F ËT Z̃Æ ÆLGRB ḪGH WÆLMSKYN WÆBN ÆLSBYL Z̃LK ḢYR LLZ̃YN YRYD̃WN WCH ÆLLH WǼWLÙK HM ÆLMFLḪWN
fe āti ƶā l-ḳurbā Haḳḳahu velmiskīne vebne s-sebīli ƶālike ḣayrun lilleƶīne yurīdūne veche llahi ve ulāike humu l-mufliHūne

فَاتِ ذَا الْقُرْبَىٰ حَقَّهُ وَالْمِسْكِينَ وَابْنَ السَّبِيلِ ذَٰلِكَ خَيْرٌ لِلَّذِينَ يُرِيدُونَ وَجْهَ اللَّهِ وَأُولَٰئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ

Transcript Okunuş Türkçe
1. F ËT = fe āti : o halde ver
2. Z̃Æ = ƶā :
3. ÆLGRB = l-ḳurbā : akrabaya
4. ḪGH = Haḳḳahu : hakkını
5. WÆLMSKYN = velmiskīne : ve yoksula
6. WÆBN = vebne :
7. ÆLSBYL = s-sebīli : ve yolcuya
8. Z̃LK = ƶālike : bu
9. ḢYR = ḣayrun : daha hayırlıdır
10. LLZ̃YN = lilleƶīne : için
11. YRYD̃WN = yurīdūne : isteyenler
12. WCH = veche : yüzünü (rızasını)
13. ÆLLH = llahi : Allah'ın
14. WǼWLÙK = ve ulāike : ve işte
15. HM = humu : onlar
16. ÆLMFLḪWN = l-mufliHūne : başarıya erenlerdir
o halde ver | | akrabaya | hakkını | ve yoksula | | ve yolcuya | bu | daha hayırlıdır | için | isteyenler | yüzünü (rızasını) | Allah'ın | ve işte | onlar | başarıya erenlerdir |

[ÆTY] [] [GRB] [ḪGG] [SKN] [BNY] [SBL] [] [ḢYR] [] [RWD̃] [WCH] [] [] [] [FLḪ]
F ËT Z̃Æ ÆLGRB ḪGH WÆLMSKYN WÆBN ÆLSBYL Z̃LK ḢYR LLZ̃YN YRYD̃WN WCH ÆLLH WǼWLÙK HM ÆLMFLḪWN

fe āti ƶā l-ḳurbā Haḳḳahu velmiskīne vebne s-sebīli ƶālike ḣayrun lilleƶīne yurīdūne veche llahi ve ulāike humu l-mufliHūne
فآت ذا القربى حقه والمسكين وابن السبيل ذلك خير للذين يريدون وجه الله وأولئك هم المفلحون

[ا ت ي] [] [ق ر ب] [ح ق ق] [س ك ن] [ب ن ي] [س ب ل] [] [خ ي ر] [] [ر و د] [و ج ه] [] [] [] [ف ل ح]

Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
فآت ا ت ي | ÆTY F ËT fe āti o halde ver So give
ذا | Z̃Æ ƶā the relative
القربى ق ر ب | GRB ÆLGRB l-ḳurbā akrabaya the relative
حقه ح ق ق | ḪGG ḪGH Haḳḳahu hakkını his right
والمسكين س ك ن | SKN WÆLMSKYN velmiskīne ve yoksula and the poor
وابن ب ن ي | BNY WÆBN vebne and the wayfarer.
السبيل س ب ل | SBL ÆLSBYL s-sebīli ve yolcuya and the wayfarer.
ذلك | Z̃LK ƶālike bu That
خير خ ي ر | ḢYR ḢYR ḣayrun daha hayırlıdır (is) best
للذين | LLZ̃YN lilleƶīne için for those who
يريدون ر و د | RWD̃ YRYD̃WN yurīdūne isteyenler desire
وجه و ج ه | WCH WCH veche yüzünü (rızasını) (the) Countenance
الله | ÆLLH llahi Allah'ın (of) Allah.
وأولئك | WǼWLÙK ve ulāike ve işte And those,
هم | HM humu onlar they
المفلحون ف ل ح | FLḪ ÆLMFLḪWN l-mufliHūne başarıya erenlerdir (are) the successful ones.
o halde ver | | akrabaya | hakkını | ve yoksula | | ve yolcuya | bu | daha hayırlıdır | için | isteyenler | yüzünü (rızasını) | Allah'ın | ve işte | onlar | başarıya erenlerdir |

[ÆTY] [] [GRB] [ḪGG] [SKN] [BNY] [SBL] [] [ḢYR] [] [RWD̃] [WCH] [] [] [] [FLḪ]
F ËT Z̃Æ ÆLGRB ḪGH WÆLMSKYN WÆBN ÆLSBYL Z̃LK ḢYR LLZ̃YN YRYD̃WN WCH ÆLLH WǼWLÙK HM ÆLMFLḪWN

fe āti ƶā l-ḳurbā Haḳḳahu velmiskīne vebne s-sebīli ƶālike ḣayrun lilleƶīne yurīdūne veche llahi ve ulāike humu l-mufliHūne
فآت ذا القربى حقه والمسكين وابن السبيل ذلك خير للذين يريدون وجه الله وأولئك هم المفلحون

[ا ت ي] [] [ق ر ب] [ح ق ق] [س ك ن] [ب ن ي] [س ب ل] [] [خ ي ر] [] [ر و د] [و ج ه] [] [] [] [ف ل ح]

Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
فآت ا ت ي | ÆTY F ËT fe āti o halde ver So give
Fe,,Te,
80,,400,
REM – prefixed resumption particle
V – 2nd person masculine singular (form IV) imperative verb
الفاء استئنافية
فعل أمر
ذا | Z̃Æ ƶā the relative
Zel,Elif,
700,1,
N – accusative masculine singular noun
اسم منصوب
القربى ق ر ب | GRB ÆLGRB l-ḳurbā akrabaya the relative
Elif,Lam,Gaf,Re,Be,,
1,30,100,200,2,,
N – nominative feminine noun
اسم مرفوع
حقه ح ق ق | ḪGG ḪGH Haḳḳahu hakkını his right
Ha,Gaf,He,
8,100,5,
N – accusative masculine noun
PRON – 3rd person masculine singular possessive pronoun
اسم منصوب والهاء ضمير متصل في محل جر بالاضافة
والمسكين س ك ن | SKN WÆLMSKYN velmiskīne ve yoksula and the poor
Vav,Elif,Lam,Mim,Sin,Kef,Ye,Nun,
6,1,30,40,60,20,10,50,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
N – accusative masculine singular noun
الواو عاطفة
اسم منصوب
وابن ب ن ي | BNY WÆBN vebne and the wayfarer.
Vav,Elif,Be,Nun,
6,1,2,50,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
N – accusative masculine noun
الواو عاطفة
اسم منصوب
السبيل س ب ل | SBL ÆLSBYL s-sebīli ve yolcuya and the wayfarer.
Elif,Lam,Sin,Be,Ye,Lam,
1,30,60,2,10,30,
N – genitive masculine noun
اسم مجرور
ذلك | Z̃LK ƶālike bu That
Zel,Lam,Kef,
700,30,20,
DEM – masculine singular demonstrative pronoun
اسم اشارة
خير خ ي ر | ḢYR ḢYR ḣayrun daha hayırlıdır (is) best
Hı,Ye,Re,
600,10,200,
N – nominative masculine singular indefinite noun
اسم مرفوع
للذين | LLZ̃YN lilleƶīne için for those who
Lam,Lam,Zel,Ye,Nun,
30,30,700,10,50,
P – prefixed preposition lām
REL – masculine plural relative pronoun
جار ومجرور
يريدون ر و د | RWD̃ YRYD̃WN yurīdūne isteyenler desire
Ye,Re,Ye,Dal,Vav,Nun,
10,200,10,4,6,50,
V – 3rd person masculine plural (form IV) imperfect verb
PRON – subject pronoun
فعل مضارع والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
وجه و ج ه | WCH WCH veche yüzünü (rızasını) (the) Countenance
Vav,Cim,He,
6,3,5,
N – accusative masculine noun
اسم منصوب
الله | ÆLLH llahi Allah'ın (of) Allah.
Elif,Lam,Lam,He,
1,30,30,5,
"PN – genitive proper noun → Allah"
لفظ الجلالة مجرور
وأولئك | WǼWLÙK ve ulāike ve işte And those,
Vav,,Vav,Lam,,Kef,
6,,6,30,,20,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
DEM – plural demonstrative pronoun
الواو عاطفة
اسم اشارة
هم | HM humu onlar they
He,Mim,
5,40,
PRON – 3rd person masculine plural personal pronoun
ضمير منفصل
المفلحون ف ل ح | FLḪ ÆLMFLḪWN l-mufliHūne başarıya erenlerdir (are) the successful ones.
Elif,Lam,Mim,Fe,Lam,Ha,Vav,Nun,
1,30,40,80,30,8,6,50,
N – nominative masculine plural (form IV) active participle
اسم مرفوع

Konu Başlığı: [30:33-39] Kötü Gün Dostları

Abdulbaki Gölpınarlı : Artık yakınlara, yoksula ve yolda kalana hakkını ver, Allah'ın rızâsını dileyenlere bu, daha hayırlıdır ve onlardır kurtulanların, muratlarına erenlerin ta kendileri.
Adem Uğur : O halde sen, akrabaya, yoksula, yolda kalmışa hakkını ver. Allah'ın rızasını isteyenler için bu, en iyisidir. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir.
Ahmed Hulusi : Yakınlarınıza hakkını verin; yoksullara ve yolcuya da. . . Bu, Vechullahı isteyenler için daha hayırlıdır! İşte onlar şartları zorlayarak kurtuluşa erenlerin ta kendileridir!
Ahmet Tekin : O halde sen, akrabaya, yoksula, yolcuya Allah’ın tanıdığı, belirlediği sorumluluğu yerine getir, onların hakkını ver. Bu, Allah’ın rızasını kazanmak isteyenler için daha hayırlıdır. Allah’ın rızasını kazanmak isteyenler, işte onlar kurtuluşa ebedî nimetlerle mutluluğa erenlerdir.
Ahmet Varol : Yakına, yoksula ve yolda kalmışa hakkını ver. Bu Allah'ın rızasını isteyenler için daha hayırlıdır. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir.
Ali Bulaç : Öyleyse yakınlara hakkını ver, yoksula da, yolcuya da. Allah'ın yüzünü (rızasını) isteyenler için bu daha hayırlıdır ve felaha erenler onlardır.
Ali Fikri Yavuz : O halde (sılâ yapmak, iyilik etmek, nafaka vermek suretiyle) akrabaya hakkını ver; yoksula ve yolcuya da... Bunlara hakkını vermek, Allah’ın rızasını istiyenler için daha hayırlıdır. Azabdan kurtulanlar da işte onlardır.
Bekir Sadak : Yakinligi olana, yoksula, yolda kalmisa hakkini ver. Allah'in rizasini dileyenler icin bu daha hayirlidir. Iste onlar saadete erenlerdir.
Celal Yıldırım : O halde hısımlara, yoksula, yolda kalmışa (zekât ve sadaka) hakkını ver. Bu. Allah'ın hoşnudluğunu dileyenler için hayırlıdır. Ve işte korktuğundan kurtulup umduğuna kavuşanlar da onlardır.
Diyanet İşleri : Öyle ise akrabaya, yoksula, ve yolcuya hakkını ver. Bu, Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak isteyenler için daha hayırlıdır. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir.
Diyanet İşleri (eski) : Yakınlığı olana, yoksula, yolda kalmışa hakkını ver. Allah'ın rızasını dileyenler için bu daha hayırlıdır. İşte onlar saadete erenlerdir.
Diyanet Vakfi : O halde sen, akrabaya, yoksula, yolda kalmışa hakkını ver. Allah'ın rızasını isteyenler için bu, en iyisidir. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir.
Edip Yüksel : Öyleyse yakınlığı bulunanlara haklarını ver, yoksula ve yolcuya da... ALLAH'ın rızasını dileyenler için bu daha iyidir; onlar başarıya ulaşanlardır.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : O halde akrabaya da hakkını ver, yoksula da, yolcuya da... Bu, Allah'ın rızasını dileyenler için daha hayırlıdır. Kurtuluşa erecek olanlar da işte onlardır.
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : O halde yakınlığı olana da hakkını ver, yoksula da yolcuya da... Allah'ın yüzünü isteyenler için o daha hayırlıdır; kurtuluşa erenler de işte onlardır.
Elmalılı Hamdi Yazır : O halde yakınlığı olana da hakkını ver, miskîne de yolcuya da, Allah yüzünü murad edenler için o daha hayırlıdır, felâh bulanlar da işte onlardır
Gültekin Onan : Öyleyse yakınlara hakkını ver, yoksula da, yolcuya da. Tanrı'nın yüzünü (rızasını) isteyenler için bu daha hayırlıdır ve felaha erenler onlardır.
Hakkı Yılmaz : "Öyleyse, yakınlık sahibine; yurtlarından çıkarılan fakirlere, miskine ve yolcuya hakkını ver. Bu, Allah'ın rızasını dileyenler için daha hayırlıdır. Ve bunlar durumunu koruyan, zafer kazanan kimselerin ta kendileridir. "
Hasan Basri Çantay : Haydi akrıbâya, yoksula, yol oğluna (yolcuya) hakkını ver. Bu, Allahın cemâlini (rızaasını) dilemekde olanlar için (her şeyden) hayırlıdır ye onlar korkduklarından emîn, umduklarına nail olanların ta kendileridir.
Hayrat Neşriyat : Öyle ise akrabâya, yoksula ve yolda kalmışa hakkını ver! Allah’ın rızâsını isteyenler için bu pek hayırlıdır. İşte onlar, gerçekten kurtuluşa erenlerdir.
İbni Kesir : Akrabaya, yoksula ve yoloğluna hakkını ver. Bu; Allah'ın rızasını dileyenler için daha hayırlıdır ve işte onlar; kurtuluşa erenlerdir.
İskender Evrenosoğlu : Öyleyse akrabalara, miskinlere ve yolculara haklarını ver. Bu, Allah’ın vechi’ni (Allah’a ulaşmayı) dileyenler için daha hayırlıdır. İşte onlar, onlar felâha erenlerdir.
Muhammed Esed : Öyleyse yakınlarınıza, muhtaçlara ve yolculara haklarını verin; bu, Allah'ın rızasını kazanmak isteyenler için en doğrusudur: çünkü, mutluluğa erecekler onlardır!
Mustafa İslamoğlu : Şu halde yakınlara, yoksullara ve yolda kalmışlara haklarını verin; bu Allah'ın rızasını dileyenler için daha hayırlıdır; zira onlar, mutluluğa erecek olanların ta kendileridir.
Ömer Nasuhi Bilmen : Artık karabet sahibine hakkını ver, yoksula da, yolcuya da. Bu Allah'ın cemalini dileyenler için pek hayırlıdır ve işte felâha nâil olacak olanlar da onlardır.
Ömer Öngüt : Akrabaya, yoksula, yolda kalmışa hakkını ver. Allah'ın rızâsını dileyenler için bu daha hayırlıdır. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir.
Şaban Piriş : Akrabaya, yoksula ve yolda kalmışa hakkını ver. Bu, Allah’ın rızasını dileyenler için daha hayırlıdır. Kurtuluşa erenler işte onlardır.
Suat Yıldırım : O halde yakınlarına, yoksula ve yolcuya hakkını ver. Allah’ın rızasına nail olmak isteyenler için böyle yapmak daha hayırlıdır. Felaha erenler de işte onlardır.
Süleyman Ateş : Akrabâya, yoksula, yolcuya (zekât ve sadakadan) hakkını ver. Allâh'ın yüzünü (rızâsını) isteyenler için bu, daha hayırlıdır ve onlar başarıya erenlerdir.
Tefhim-ul Kuran : Öyleyse yakınlara hakkını ver, yoksula da, yolcuya da. Allah'ın yüzünü (rızasını) istemekte olanlar için bu daha hayırlıdır ve felaha erenler de onlardır.
Ümit Şimşek : Akrabaya, yoksula ve yolcuya hakkını ver. Allah'ın rızasını isteyenler için bu daha hayırlıdır. Kurtuluşa erenler de işte onlardır.
Yaşar Nuri Öztürk : O halde, akrabaya hakkını ver. Yoksula, yolda kalmışa da. Allah'ın yüzünü isteyenler için bu daha hayırlıdır. İşte böyleleridir, kurtuluşa erenler.


[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{ayet_meali.php}