Yaşar Nuri Öztürk Meali |
|
1: Yemin olsun Tûra, | |
2: Satır satır yazılmış Kitap'a, | |
3: Ki açılıp yayılmış ince deri üzerine yazılmıştır. | |
4: Yemin olsun düzenli bir biçimde bakılan o eve, | |
5: Yemin olsun yükseltilmiş tavana, | |
6: Yemin olsun o alevlerle kaynatılıp köpürtülmüş denize, | |
7: Ki hiç kuşkusuz, senin Rabbinin azabı meydana gelecektir. | |
8: Ona engel olacak hiçbir şey yoktur. | |
9: O gün gök bir çalkanışla çalkanır. | |
10: Ve dağlar bir yürüyüşle yürür. | |
11: Vay hallerine o gün, yalanlayanların, | |
12: Ki onlar bir batağa dalmış oynamaktadırlar. | |
13: O gün cehenneme bir kakılışla kakılırlar. | |
14: "İşte budur yalanlayıp durduğunuz ateş!" | |
15: "Bu da mı büyü?! Yoksa siz mi görmüyordunuz?" | |
16: "Dalın ona! Artık ister sabredin ister sabretmeyin. Sizin için hepsi birdir. Siz ancak yapıp ettiğiniz şeylerin karşılığıyla yüzyüze geleceksiniz." | |
17: Korunup sakınanlar; cennetler, nimetler içindedir. | |
18: Rablerinin kendilerine verdikleriyle keyif çatarlar. Rableri onları cehennem azabından korumuştur. | |
19: "Yapıp ettiklerinizin karşılığı olarak afiyetle yiyin, için! | |
20: Art arda dizilmiş koltuklar üzerinde yaslanmış olarak." Ve biz onları parlak, iri gözlü hurilerle eşleştirmişizdir. | |
21: İman edip zürriyetleri de imanda kendilerine uyanların, soy soplarını da kendilerine katmışızdır. Ve kendi amellerinden kendilerinin hiçbir şeyini eksiltmemişizdir. Her kişi, kazandığı karşılığında bir rehindir. | |
22: Biz onlara canlarının çektiği meyveden ve etten ikram ettik. | |
23: Orada bir kadeh tokuştururlar ki, içinde ne bir boş laf var ne de günaha sokuş. | |
24: Çevrelerinde, kendilerine özgülenmiş genç uşaklar dolaşır; sanki sedeflerinde saklı inciler. | |
25: Birbirlerine dönüp soruşurlar. Ve derler: | |
26: "Daha önce biz, ailemiz içinde endişe ile ürperiyorduk." | |
27: "Allah bize lütufta bulundu ve bizi o iliklere işleyen azaptan korudu." | |
28: "Biz önceden O'na yakarıyorduk. Çünkü O'dur Berr, cömertçe iyilik eden; O'dur rahmeti sınırsız olan." | |
29: Artık hatırlat, öğüt ver! Rabbinin nimetine yemin olsun ki, sen ne kâhinsin ne de cin çarpmış. | |
30: Yoksa şöyle mi diyorlar: "O bir şairdir. Zamanın ölüm getiren felaketine çarpılmasını bekliyoruz." | |
31: De ki: "Bekleyin! Doğrusu sizinle beraber ben de bekleyenlerdenim." | |
32: Acaba bunu onlara hayalleri mi emrediyor yoksa bunlar azmış bir topluluk mu? | |
33: Yoksa, "Onu uydurdu" mu diyorlar! Hayır, iman etmiyorlar. | |
34: Eğer doğru sözlü iseler, onun benzeri bir hadis/söz getirsinler. | |
35: Yoksa onlar hiçbir şeysiz mi yaratıldılar? Yoksa bizzat kendileri mi yaratıcıdır? | |
36: Yoksa gökleri ve yeri onlar mı yarattı? Hayır, onlar gerekli bilgiye ulaşamıyorlar! | |
37: Yoksa Rabbinin hazineleri onların yanında mı? Yoksa güç ve egemenlik sahibi onlar mı? | |
38: Yoksa onlara özgü bir merdiven var da onun üzerinde mi dinliyorlar? Eğer böyleyse, dinleyenleri açık bir kanıt getirsin. | |
39: Yoksa kızlar O'na, oğullar size mi? | |
40: Yoksa sen onlardan bir ücret istiyorsun da bir borç yüzünden onlar, yük altına mı giriyorlar? | |
41: Yoksa gayb yanlarında da yazıp duruyorlar mı? | |
42: Yoksa bir tuzak mı kurmak istiyorlar? Doğrusu şu ki, o inkâr edenlerin kendileri tuzağa yakalanmışlardır. | |
43: Yoksa Allah'tan başka bir ilahları mı var? Uzaktır Allah, onların ortak koştuklarından. | |
44: Gökten bir parçanın düştüğünü görseler şöyle derler: "Üstüste yığılmış bulutlar!" | |
45: Bayılıp yere serilecekleri günlerine kavuşuncaya kadar bırak onları! | |
46: O gün, tuzakları kendilerine bir yarar sağlamayacak; onlara yardım da edilmeyecek! | |
47: Zulmedenler için bundan başka bir azap da vardır. Fakat onların çokları bilmiyorlar. | |
48: Rabbinin hükmüne sabret! Kuşkusuz, sen bizim gözlerimizin önündesin. Kalktığında, Rabbinin hamdiyle tespih et! | |
49: Gecenin bir bölümünde ve yıldızların ardından da O'nu tespih et! | |