Abdulbaki Gölpınarlı Meali |
|
1: Andolsun Tûr'a. | |
2: Ve yazılmış kitaba. | |
3: Yayılmış kâğıtta. | |
4: Ve mâmur eve. | |
5: Ve yüceltilmiş tavana. | |
6: Ve taşkın, coşkun, dalgalanıp duran denize. | |
7: Şüphe yok ki Rabbinin azâbı, yerine gelip olacak. | |
8: Onu bir defedip gideren bulunmayacak. | |
9: O gün gök, bir çalkantıya düşüp döner. | |
10: Ve dağlar, yerlerinden oynayıp yürür. | |
11: Artık yazıklar olsun o gün yalanlayanlara. | |
12: Öyle kişilerdir onlar ki daldıkları batakta oynayıp dururlar. | |
13: O gün itilip kakılarak cehenneme atılırlar. | |
14: İşte budur yalanladığınız ateş. | |
15: Bir büyü mü bu, yoksa görmüyor musunuz? | |
16: Girin ona da artık sabredin, yahut etmeyin, birdir size; ancak yaptığınızın karşılığı olarak cezâlanacaksınız. | |
17: Şüphe yok ki çekinenler, cennetlerdedir ve nîmetler içinde. | |
18: Nîmetlenirler orada Rablerinin verdiği nîmetlerle ve Rableri korur onları koca cehennemin azâbından. | |
19: Yiyin ve için, âfiyetler olsun, yaptığınız şeylere karşılık. | |
20: Saf saf dizilmiş tahtlara dayanarak ve onları, iri gözlü hûrilerle evlendiririz. | |
21: Ve inananlarla soylarından, inanarak onlara uyanları, soylarından gelenlerle birleştirir, buluştururuz ve yaptıklarının mükâfatından hiçbir şeyi eksiltmeyiz; herkes, kazancına bağlıdır. | |
22: Ve onlara meyve ve gönüllerinin tam istediği et vereceğiz. | |
23: Ve birbirlerine öyle bir kadeh sunarlar ki içtikleri şarabın sonucunda ne boş şeylerden bahsediş var, ne günaha giriş. | |
24: Ve öylesine genç hizmetçiler, etraflarında döner durur ki sanki onlar, hazinelerde saklanmış inciler. | |
25: Ve birbirlerine dönüp sorarlar, konuşurlar. | |
26: Derler ki: Gerçekten de daha önce ehlimizin içinde, ilimizde, yurdumuzda, korku içindeydik biz. | |
27: Derken Allah lûtfetti bize ve korudu bizi tâ iliklere işleyen sam yelinin azâbından. | |
28: Gerçekten de önceden onu çağırırdık; şüphe yok ki o, şanı yüce bir lütuf sâhibidir, rahîmdir. | |
29: Artık öğüt ver, gerçekten de Rabbinin nîmeti sâyesinde sen, ne kâhinsin, ne deli. | |
30: Yoksa onlar, bir şâir ki ölmesini, zâmanın kötülüklerine uğramasını gözetiyoruz mu diyorlar? | |
31: De ki: Gözetin bakalım, gerçekten ben de sizinle berâber gözetmedeyim. | |
32: Yoksa bu sözleri akılları mı emrediyor onlara, yoksa azgın bir topluluk mu onlar? | |
33: Yoksa onu kendisi uyduruyor mu diyorlar? Hayır, inanmamışlardır onlar. | |
34: Artık buna benzer bir söz getirin meydana sözünüz doğruysa. | |
35: Yoksa boşu boşuna mı yaratıldı onlar, yoksa onlar mı yaratıcılar? | |
36: Yoksa gökleri ve yeryüzünü mü yarattı onlar? Hayır, iyiden iyiye inanmamışlardır onlar. | |
37: Yoksa onların yanında mı Rabbinin hazineleri, yoksa onlar sorumsuz bir saltanata mı sâhip? | |
38: Yoksa merdivenleri var da gökten mi duyuyorlar? Öyleyse duyanları, apaçık bir delil göstersin. | |
39: Yoksa kızlar onların da erkek evlâtları sizin mi? | |
40: Yoksa onlardan ücret istiyorsun da bu yüzden ağır bir borca mı giriyorlar? | |
41: Yoksa gizli şey, yanlarında da yazıyorlar mı? | |
42: Yoksa bir düzen mi kurmak istiyorlar? Asıl düzene uğrayıp cezâlanacaklar, kâfir olanlar. | |
43: Yoksa Allah'tan başka bir mâbutları mı var? Şanı yücedir, münezzehtir Allah, şirk koşanların şirk koştukları şeylerden. | |
44: Gökten bir parçanın düştüğünü görseler, birbiri üstüne yığılmış bulut derler. | |
45: Artık bırak onları helâk olacakları güne dek. | |
46: Bir gündür o gün ki düzenleri, onlardan hiçbir şeyi gideremez ve onlara yardım da edilmez. | |
47: Ve şüphe yok ki zulmedenlere, bundan başka azap da var ve fakat çoğu bilmez. | |
48: Ve sabret Rabbinin hükmüne, gerçekten de gözümüzün altındasın sen ve Rabbine hamd ederek tenzîh et onu, kalkınca. | |
49: Ve geceleyin de onu tenzîh et ve yıldızların batacağı sırada da. | |