Diyanet İşleri Meali |
|
1: (1-7) Tûr’a, yayılmış ince deri sayfalara düzenle yazılmış kitaba, “Beyt-i Ma’mur”a , yükseltilmiş tavana (göğe), kabaran denize andolsun ki, şüphesiz Rabbinin azabı mutlaka gerçekleşecektir. | |
8: Onu geri çevirecek hiçbir şey yoktur. | |
9: O gün gök şiddetle sallanıp çalkalanır. | |
10: Dağlar yürüdükçe yürür. | |
11: (11-12) İşte o gün, içine daldıkları dünya zevki içinde eğlenip oyalanan yalanlayıcıların vay hâline! | |
13: (13-14) Cehennem ateşine itilip atılacakları gün onlara, “İşte bu yalanlamakta olduğunuz ateştir” denilir. | |
15: “Bu Kur’an mı bir büyü imiş, yoksa siz mi (gerçeği) göremiyormuşsunuz?” | |
16: “Girin oraya. İster dayanın, ister dayanmayın, sizin için birdir. Size ancak yapmakta olduğunuzun karşılığı veriliyor.” | |
17: (17-18) Şüphesiz Allah’a karşı gelmekten sakınanlar Rablerinin, kendilerine verdiği şeylerle zevk ve mutluluk duyarak cennetlerde ve nimetler içinde bulunurlar. Rableri onları cehennem azabından korumuştur. | |
19: (19-20) Onlara, “Dünya’da yapmakta olduklarınızın karşılığında, sıra sıra dizilmiş koltuklara dayanarak afiyetle yiyin için” denir. Biz, onlara, iri gözlü güzel hurileri eş olarak vermişizdir. | |
21: İman eden ve nesilleri de iman konusunda kendilerinin yoluna uyanlar var ya, biz onların nesillerini kendilerine kattık. Bununla beraber onların amellerinden hiçbir şey eksiltmeyiz. Herkes kazandığı karşılığında rehindir. | |
22: Onlara canlarının istediği meyve ve etten bol bol verdik. | |
23: Orada, (içilince) boş söz söyletmeyen, günah işletmeyen dolu bir kadehi elden ele dolaştırırlar. | |
24: Hizmetlerine verilmiş, kabuğunda saklı inci gibi gençler etraflarında dönüp dolaşırlar. | |
25: Birbirlerine dönüp (“Ne iyilik yaptınız da bu nimetlere ulaştınız?” diye) sorarlar. | |
26: Derler ki: “Şüphesiz daha önce biz, ailemiz içinde yaşarken (Allah’a isyandan) korkardık.” | |
27: “Allah da bize lütfetti ve bizi iliklere işleyen cehennem azabından korudu.” | |
28: “Gerçekten biz bundan önce O’na yalvarıyorduk. Şüphesiz O, iyilik edendir, çok merhametlidir.” | |
29: (Ey Muhammed!) O hâlde, sen öğüt ver. Rabbinin nimeti sayesinde, sen ne bir kâhinsin, ne de bir deli. | |
30: Yoksa onlar, “O bir şairdir; onun, zamanın felaketlerine uğramasını bekliyoruz” mu diyorlar? | |
31: Onlara de ki: “Bekleyin. Ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim.” | |
32: Bunu kendilerine akılları mı emrediyor, yoksa onlar azgın bir topluluk mudur? | |
33: Yoksa “O Kur’an’ı kendisi uydurup söyledi” mi diyorlar? Hayır, (sırf inatlarından dolayı) iman etmiyorlar. | |
34: Eğer doğru söyleyenler iseler, haydi onun gibi bir söz getirsinler! | |
35: Acaba onlar herhangi bir yaratıcı olmadan mı yaratıldılar? Yoksa kendileri mi yaratıcıdırlar? | |
36: Yoksa, gökleri ve yeri onlar mı yarattılar? Hayır, onlar kesin olarak inanmıyorlar. | |
37: Yoksa, Rabbinin hazineleri onların yanında mıdır? Ya da her şeye hâkim olan kendileri midir? | |
38: Yoksa onların, kendisi vasıtasıyla (ilâhî vahyi) dinleyecekleri bir merdivenleri mi var? (Eğer varsa) dinleyenleri, açık bir delil getirsin! | |
39: Yoksa, kızlar O’na (Allah’a) da oğullar size mi? | |
40: Yoksa sen onlardan (tebliğ görevine karşılık) bir ücret istiyorsun da onlar, borçtan ağır bir yük altında mı kalmışlardır? | |
41: Yoksa, gayb ilmi onların yanında da ondan mı yazıyorlar? | |
42: Yoksa, bir tuzak mı kurmak istiyorlar? Asıl, inkâr edenler tuzağa düşecek olanlardır. | |
43: Yoksa, onların Allah’tan başka bir ilâhı mı var? Allah, onların ortak koştuklarından uzaktır. | |
44: Gökten düşmekte olan parçalar görseler, “Bunlar, üst üste yığılmış bulutlardır” derler. | |
45: Artık sen çarpılacakları günlerine kadar onları kendi hâllerine bırak. | |
46: O gün tuzakları kendilerine hiçbir fayda vermeyecektir ve kendilerine yardım da edilmeyecektir. | |
47: Şüphesiz zulmedenlere bundan başka bir azap daha var. Fakat onların çoğu bilmezler. | |
48: Rabbinin hükmüne sabret. Çünkü sen gözlerimizin önündesin, kalktığında Rabbini hamd ile tespih et. | |
49: Gecenin bir kısmında ve yıldızların batışı sırasında O’nu tespih et. | |