İskender Evrenosoğlu Meali |
|
1: Huzursuz oldu (yüzünü buruşturdu). Ve başını çevirdi (ilgilenmedi). | |
2: Âmâ olan bir kişinin ona gelmesi (sebebiyle). | |
3: Ve sen bilemezsin, umulur ki böylece o tezkiye olur. | |
4: Veya öğüt alır, böylece bu öğüt ona fayda verir. | |
5: Fakat kendini müstağni gören (bir şeye muhtaç olmadığını sanan) kimse. | |
6: Oysa sen, ona yöneliyorsun. | |
7: Ve onun tezkiye olmamasında, senin üzerinde bir sorumluluk yoktur. | |
8: Halbuki sana koşarak gelen kimse. | |
9: Ve o huşû duyuyor. | |
10: Oysa sen, onunla ilgilenmiyorsun. | |
11: Hayır, muhakkak ki O (Kur'ân), bir Zikir'dir (Öğüt'tür). | |
12: Artık dileyen kimse, O'nu zikreder (O'ndan öğüt alır). | |
13: O (Kur'ân), mükerrem (şerefli) sayfalardadır. | |
14: Yüceltilmiş, mutahhar kılınmış (sayfalardadır). | |
15: Sefirlerin (kâtiplerin) elleri ile. | |
16: Kerim olan sadıkların (elleri ile yazılmıştır). | |
17: İnsan kahroldu (Allah'ın Rahmeti'nden kovularak kendini mahvetti), o ne kadar çok nankör. | |
18: (Allah) onu hangi şeyden yarattı? | |
19: Nutfeden (bir damladan onu yarattı), sonra da ona kader tayin etti (gelişimini (DNA'larını) programladı ve ömür tayin etti). | |
20: Sonra yolu ona kolaylaştırdı. | |
21: Sonra onu öldürdü, böylece onu kabire koydurdu. | |
22: Sonra onu dilediği zaman neşredecek (diriltecek). | |
23: Hayır, (insan Allah'ın) ona emrettiği şeyi kada etmedi (yerine getirmedi). | |
24: İşte insan yemeğine baksın. | |
25: Biz, suyu nasıl akıttıkça akıttık. | |
26: Sonra yeri öyle bir yarışla yardık ki. | |
27: Böylece orada taneler yetiştirdik. | |
28: Ve üzümler ve yoncalar. | |
29: Ve zeytinler ve hurmalar. | |
30: Ve ağaçları iç içe olmuş (dalları birbirine girmiş) bahçeler. | |
31: Ve meyveler ve mer'alar (otlaklar). | |
32: Sizin ve hayvanlarınız için meta olarak (faydalanmanız için). | |
33: Fakat o sahha (sağır edici büyük gürleme) geldiği zaman. | |
34: O gün kişi kardeşinden kaçar. | |
35: Ve annesinden ve babasından. | |
36: Ve eşinden ve oğlundan (kaçar). | |
37: Onların hepsinin, o gün (izin günü), kendilerini meşgul eden bir şe'ni (işi başından aşan bir hali) vardır. | |
38: O gün (izin günü) parlayan yüzler vardır. | |
39: Müjdelenmiş gülen yüzler (vardır). | |
40: Ve o gün (izin günü), üzeri tozlu (toza toprağa bulanmış) yüzler vardır. | |
41: Onu bir karanlık kaplar. | |
42: İşte onlar, onlar kâfirdir, facirdir. | |