» 53 / Necm  :

Kuran Sırası: 53
İniş Sırası: 23
Necm Suresi = Yildiz Suresi
adini 1. ayetinde yer alan necm kelimesinden almistir.
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62

53: için Araştırma Linkleri: |Corpus |Kuran Haritasi |Kuran'a Sor |Global Quran |Tanzil |

"Kuran okuduğun zaman, taşlanmış şeytandan ALLAH'a sığın!"

Hayrat Neşriyat Meali
1: (1-2) Battığı zaman necm’e (o yıldıza) and olsun ki, arkadaşınız (Muhammed) sapmadı ve azmadı!
3: Ve (o, nefsinin) arzu(sun)dan konuşmuyor!
4: O (söyledikleri) bildirilen vahiyden başka bir şey değildir.
5: (5-6) Kendisine (o vahyi), kuvveleri şiddetli, mükemmel bir akla sâhib olan (Cebrâîl)öğretti. Bunun üzerine (göğe) doğruldu.
7: Ve o, (bu mi'râcında) en yüksek ufukta idi.
8: (8-9) Sonra (çok perdeler geçerek Rabbine) yaklaştı, derken daha da yaklaştı. O kadar ki, kab-ı kavseyn (iki yay) kadar veya daha da yakın oldu!
10: İşte (Allah) kuluna vahyettiğini, vahyetti.
11: (Gözleriyle) gördüğünü, kalb(i) yalanlamadı.
12: Onun görmekte olduğu şeyler hakkında, şimdi kendisi ile mücâdele mi ediyorsunuz?
13: (13-14) And olsun ki, onu (Cebrâîl’i aslî sûretinde) diğer bir inişte de (mi'râc gecesi), Sidretü’l-Müntehâ’nın yanında (iken) gördü.
15: Ki Cennetü’l-Me’vâ onun yanındadır.
16: O zaman Sidre’yi bürümekte olan, bürüyordu.
17: (O haşmetli makamda Muhammed’in) göz(ü) ne kaydı, ne de haddini aştı.
18: And olsun ki, Rabbisinin delillerinden en büyüğünü gördü.
19: (19-20) Peki gördünüz mü o Lât’ı ve Uzzâ’yı ve diğer üçüncüsü Menât’ı?
21: Erkek (çocuk) sizin de, dişi O’nun mu?
22: O takdirde bu, haksız bir paylaştırmadır.
23: Bunlar (bu putlar), sizin ve atalarınızın onlara taktığınız birtakım isimlerden başka bir şey değildir; Allah, onların hakkında hiçbir delil indirmemiştir. (Bu putlara tapanlar) ancakzanna ve nefislerin(in) arzu etmekte olduklarına uyuyorlar. Hâlbuki onlara doğrusu Rableri tarafından hidâyet (peygamber) de gelmiştir.
24: Yoksa insan için, ne temennî ederse, var mıdır?
25: Fakat son da, ilk de (âhiret de, dünya da) Allah’ındır.
26: Göklerde nice melekler vardır ki, Allah’ın dileyeceği ve râzı olacağı kimseler için izin vermesinden sonra olması müstesnâ, onların şefâatleri de hiçbir fayda vermez.
27: Şübhesiz ki âhirete îmân etmeyenler, meleklere elbette dişi isimlendirmesi ile isim takarlar.
28: Hâlbuki onların bu hususta hiçbir bilgileri yoktur. Sâdece zanna uyuyorlar. Şübhesiz ki zan ise, haktan bir şeyi fayda vermez.
29: Öyle ise bizim zikrimizden (Kur’ân’dan) yüz çevirip, dünya hayâtından başka bir şey istemeyen kimselerden, (sen de) yüz çevir!
30: İşte onların ilimden erişebilecekleri (son noktaları) budur! Ve şübhe yok ki, yolundan sapanları en iyi bilen ancak Rabbindir, hidâyete erenleri de en iyi bilen O’dur.
31: Göklerde ne var, yerde ne varsa Allah’ındır. (Bütün bunlar,) kötülük edenleri yaptıklarıyla cezâlandırması, iyilik edenleri de daha güzeliyle mükâfâtlandırması içindir.
32: Onlar ki, (bazen hatâ ederek işledikleri) küçük günahlar hâriç, büyük günahlardan ve fuhşiyâttan (mutlaka) kaçınırlar. Şübhesiz ki Rabbin, mağfireti pek geniş olandır. O sizi, gerek yerden (topraktan) yarattığı zaman, gerekse siz analarınızın karnında bir cenin iken en iyi bilendir. O hâlde nefislerinizi temize çıkarmayın! O, takvâ sâhibi olanı en iyi bilendir.
33: (33-34) (Ey Resûlüm!) Şimdi gördün mü (îmandan) yüz çevireni ve az bir şey verip(gerisini) sımsıkı tutanı?
35: Gaybın ilmi onun yanında mıdır ki, o (amelinin netîcesini) görüyor (da göze alabiliyor)!
36: (36-37) Yoksa Mûsâ’nın ve (ahdine) vefâ gösteren İbrâhîm’in suhûf’unda (onlara indirdiğimiz sahîfelerde, yazılı) olanlar (ona) bildirilmedi mi?
38: Ki doğrusu bir günahkâr, başkasının yükünü (günâhını) yüklenmez!
39: Ve (yine bildirilmedi mi ki) şübhesiz insan için, (kendi) çalıştığından başkası yoktur!
40: Ve elbette çalışması(nın mükâfâtı), ileride (kıyâmet günü mîzanda) görülecektir.
41: Sonra ona, en mükemmel karşılıkla mükâfât verilecektir.
42: Ve muhakkak ki en son varış, Rabbinedir.
43: Şübhesiz ki güldüren ve ağlatan ancak O’dur.
44: Yine şübhesiz ki öldüren ve dirilten ancak O’dur.
45: (45-46) Hem (rahime) atıldığı zaman bir nutfeden (hakir bir damla sudan süzülmüş hulâsadan) iki eşi, erkeği ve dişiyi yaratan şübhesiz ki O’dur.
47: Tekrar diriltmek de şübhesiz O’na âiddir.
48: Ve muhakkak ki, zengin eden ve sermâye veren ancak O’dur.
49: Hem doğrusu, (o kendisine taptıkları) Şi'râ (yıldızı)nın Rabbi (de) ancak O’dur.
50: (50-51) Muhakkak ki O, önceki Âd’ı (Hûd kavmini) de helâk etti. Semûd’u da (O helâk etti); öyle ki (onlardan hiç kimseyi) bırakmadı.
52: Daha önce de Nûh kavmini (helâk etmişti). Çünki onlar, daha zâlim ve daha azgın olanların ta kendileriydiler.
53: (53-54) (Lût kavmine âid o) alt-üst olan (şehirler)i de kaldırıp yere çaldı. Artık onları ne ile örttü ise, örttü (üzerlerine taş yağdırdı).
55: Şimdi Rabbinin ni'metlerinden hangisinde şübheye düşersin?
56: Bu (peygamber, Allah’ın azâbından haber veren) önceki korkutuculardan, bir korkutucudur.
57: (57-58) O yaklaşan (kıyâmet), yaklaştı! Onu Allah’dan başka ortaya çıkarıcı yoktur.
59: (59-60) Şimdi (siz) bu sözden mi (Kur’ân’dan mı) şaşıyorsunuz? Ve gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz!
61: Hem siz (gafillik edip) oyalananlarsınız.
62: Haydi Allah’a secde edin ve ibâdet edin!


[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]
Kurandan.org - "Kuran Sözlüğü Projesi" - Araştırma & İnceleme Sayfası [BETA]
{index.php}