Ali Bulaç Meali |
|
1: Ey bürünüp örtünen, | |
2: Kalk (ve) bundan böyle uyar. | |
3: Rabbini tekbir et (yücelt). | |
4: Elbiseni temizle. | |
5: Pislikten kaçınıp uzaklaş. | |
6: Daha çok istekte bulunmak için iyilik yapma. | |
7: Rabbin için sabret. | |
8: Çünkü o boruya (sur'a) üfürüldüğü zaman, | |
9: İşte o gün, zorlu bir gündür; | |
10: Kafirler içinse hiç kolay değildir. | |
11: Kendisini tek olarak (ve yapayalnız) yarattığım (şu adam)ı Bana bırak; | |
12: Ki Ben ona, 'alabildiğine geniş kapsamlı bir mal' (servet) verdim. | |
13: Göz önünde hazır çocuklar (verdim). | |
14: Ve sayısız imkan ve fırsatları önüne serdim. | |
15: Sonra, daha arttırmam için tamah eder (doyumsuz istekte bulunur). | |
16: Hayır; çünkü o, Bizim ayetlerimize karşı 'kesin bir inatçıdır." | |
17: Onu alabildiğine sarp bir yokuşa süreceğim. | |
18: Çünkü o, düşündü ve bir ölçü tesbit etti. | |
19: Kahrolası, nasıl bir ölçü koydu? | |
20: Yine kahrolası, nasıl bir ölçü koydu? | |
21: Sonra bir baktı. | |
22: Derken suratını astı, kaşlarını çattı... | |
23: Sonra da sırt çevirdi ve büyüklük tasladı (istikbar). | |
24: Böylece: "Bu, yalnızca 'aktarılarak öğrenilen' bir büyüdür" dedi. | |
25: "Bu, bir beşer sözünden başkası değildir." | |
26: Onu Ben, cehenneme sürükleyip atacağım. | |
27: Cehennem (sakar) nedir, sen bilir misin? | |
28: Ne alıkoyar, ne bırakır. | |
29: Beşere delicesine susamıştır. | |
30: Onun üzerinde ondokuz vardır. | |
31: Biz o ateşin koruyucularını meleklerden başkasını kılmadık. Ve onların sayısını inkâr edenler için yalnızca bir fitne (konusu) yaptık ki, kendilerine kitap verilenler, kesin bir bilgiyle inansın, iman edenlerin de imanları artsın; kendilerine kitap verilenler ve iman edenler (böylece) kuşkuya kapılmasın. Kalplerinde bir hastalık olanlar ile kafirler de şöyle desin: "Allah, bu örnekle neyi anlatmak istedi?" İşte Allah, dilediğini böyle şaşırtıp saptırır, dilediğini böyle hidayete erdirir. Rabbinin ordularını kendisinden başka (hiç kimse) bilmez. Bu ise, beşer (insan) için yalnızca bir öğüttür. | |
32: Hayır; aya andolsun, | |
33: Dönüp gittiği zaman geceye, | |
34: Ağardığı zaman sabaha, | |
35: Gerçekten o, büyük (musibet)lerden biridir. | |
36: Beşer (insan) için bir uyarıdır. | |
37: Sizlerden öne geçmek veya geride kalmak isteyenler için. | |
38: Her nefis, kazandıklarına karşılık bir rehinedir. | |
39: Ancak Ashab-ı Yemin (sağ ehli) hariç. | |
40: Onlar cennetlerdedirler; birbirlerine sorarlar. | |
41: Suçlu günahkarları; | |
42: "Sizi şu cehenneme sürükleyip iten nedir?" | |
43: Onlar: "Biz namaz kılanlardan değildik" dediler. | |
44: "Yoksula yedirmezdik." | |
45: "(Batıla ve tutkulara) Dalıp gidenlerle biz de dalar giderdik." | |
46: "Din (hesap ve ceza) gününü yalan sayıyorduk." | |
47: "Sonunda yakîn (kesin bir gerçek olan ölüm) gelip bize çattı." | |
48: Artık, şefaat edenlerin şefaati onlara bir yarar sağlamaz. | |
49: Buna rağmen, bunlara ne oluyor ki öğütten yüz çevirip duruyorlar? | |
50: Sanki onlar, ürkmüş yaban eşekleri gibidirler; | |
51: Arslandan korkup kaçmışlar. | |
52: Hayır; her biri, kendisine açılmış sahifelerin verilmesini ister. | |
53: Hayır; onlar şüphesiz ahiretten korkmuyorlar. | |
54: Gerçek (şu ki), o (Kur'an,) elbette bir öğüttür. | |
55: Artık kim dilerse, öğüt alıp düşünür. | |
56: Allah dilemedikçe onlar öğüt almazlar; takvanın sahibi (onu kabul etmeye ehil olan) O'dur, mağfiretin sahibi (bağışlamaya ehil olan da) O'dur. | |