Ahmed Hulusi Meali |
|
1: El Hakka (ölümle birlikte ortaya çıkacak mutlak hakikat)! | |
2: Nedir El Hakka? | |
3: El Hakka'yı sana bildiren nedir? | |
4: Semud ve Ad, o Karia'yı (ölüm sonrası yaşanacak sonsuz yaşamı) yalanladılar. | |
5: Semud'a gelince, yüksek sesli depremle helâk edildiler! | |
6: Ad'a gelince, şiddetli bir kasırgayla helâk edildiler! | |
7: Onu (kasırgayı) onlara, yedi gece ve sekiz gün musallat etti! O toplumu orada içi boş hurma kütükleri gibi yere yıkılmış görürsün! | |
8: Onlardan geriye kalan ne görüyorsun? | |
9: Firavun, ondan öncekiler ve helâk olmuş şehirler, hep o hatayı yapanlar! | |
10: Rablerinin Rasûlüne âsi oldular da (Rableri) onları şiddetle yakalayıverdi! | |
11: Muhakkak ki o su, kontrol dışı yükseldiğinde, sizi akıp gidenin içinde biz taşıdık! | |
12: Onu, sizin için bir hatırlatma ve iyi algılayan kulak da onu iyi kavrasın diye (naklettik)! | |
13: Sur'a (sûretlere - o anki bedenlere) nefha-i vahide (tek bir üfürüş) üflendiğinde (bilinçler hakikatlerini bedensiz fark ettiklerinde). . . | |
14: Arz (bedenler) ve dağlar (benlikler) kaldırılıp da tek darbeyle darmadağın edildiklerinde; | |
15: İşte o süreçte, o vâkı'a (herkesin mutlak hakikati fark edip yaşaması) oluşmuştur! | |
16: O semâ (benlik bilinci) yarılmıştır! O süreçte o, göçmüştür! | |
17: Melek de onun etrafındadır! Rabbinin arşını ise o süreçte onların (mahlûkatın) üstünde (boyutsal üstünde - derûnî yüceliğinde) bulunan sekiz (kuvve) taşır. | |
18: O süreçte, hiçbir gizliniz gizli kalmaksızın arz olunursunuz (apaçık ortada olursunuz)! | |
19: Kitabı (yaşam bilgi kayıtları) sağından oluşmuş olana gelince; o şöyle der: "İşte alın, okuyun bilgilerimi!" | |
20: "Gerçekten ben, yaptıklarımın sonucuna kavuşacağımı düşünüyordum!" | |
21: Artık o, mutlu bir seyir içindedir; | |
22: Âli (yüce) bir cennette! | |
23: Onun yaptıklarının getirisi nimetler, elinin altındadır! | |
24: Geçmişinizde yaptıklarınızın sonucu olarak şimdi afiyetle yeyip için! | |
25: Yaşam bilgisi kayıtları (kitabı) solundan oluşmuş olana gelince; o da şöyle der: "Keşke bana kayıtlarım hiç verilmeseydi!" | |
26: "Hesabımı (yaptıklarımın sonucunun ne olduğunu) hiç bilmeseydim!" | |
27: "Keşke (bu aşamaya gelinmeden) iş bitmiş olsaydı!" | |
28: "Servetim bana hiçbir fayda sağlamadı!" | |
29: "Bütün gücüm de yok olup gitti. " | |
30: "Tutun da bağlayın onu!" | |
31: "Sonra Cahîm'e (cehenneme) atın onu!" | |
32: "Sonra uzunluğu yetmiş arşın olan bir zincir içine sokun onu;" | |
33: "Çünkü o, Esmâ'sıyla hakikati olan Aziym Allâh'a iman etmiyordu!" | |
34: "Yoksulları doyurmak konusunda hiç çabası yoktu (cimriydi)!" | |
35: "İşte bu süreçte onun hiçbir candan dostu yoktur. " | |
36: "İrinli artıklardan başka yiyecekleri olmaz;" | |
37: "Suçlular sadece onu yer!" | |
38: Yemin olsun görmekte olduklarınıza, | |
39: Ve görmediklerinize! | |
40: Muhakkak ki O, Keriym bir Rasûlün kavlidir (sözüdür). | |
41: O bir şair sözü değildir. . . İmanınız çok kısıtlı! | |
42: Bir kâhin sözü de değildir. . . Hatırlayıp düşünmeniz de çok kısıtlı! | |
43: Rabb-ül âlemîn'den bir tenzîldir (tafsile indirme)! | |
44: Uydurup bize atfetseydi; | |
45: Elbette O'ndan sağ elini (gücünü) alırdık. | |
46: Sonra, elbette O'nun şah damarını (aort) keserdik! | |
47: Sizden hiçbir kimse de buna engel olamazdınız. | |
48: Muhakkak ki O (Kur'ân), korunmak isteyenler için düşündürücü hatırlatmadır! | |
49: Muhakkak ki biz, yalanlayanlarınızı elbette biliyoruz. | |
50: Muhakkak ki O (kıyamet süreci), hakikat bilgisini inkâr edenler için elbette büyük pişmanlıktır! | |
51: Muhakkak ki O (kıyamet süreci), elbette Hakk-el Yakîn'dir (hakikatin en açık seçik yaşantısıdır)! | |
52: Öyleyse, ismi Aziym olan Rabbin namına (Esmâ'sına kullukla) işlevine devam ederek O'nu tespih etmiş ol! | |