İskender Evrenosoğlu Meali |
|
1: Hakikat (vuku bulması gerçek olan). | |
2: Hakikat (gerçek) olan (vuku bulacağı mutlak olan) nedir? | |
3: Ve hakikat olanın (vuku bulacak olanın) ne olduğunu sana bildiren nedir? | |
4: Karia'yı (korkunç olayı) Semud ve Ad (kavmi) yalanladılar. | |
5: Fakat bu sebeple Semud (kavmi) azgın (çok şiddetli) bir azapla helâk edildi. | |
6: Ve amma, Ad (kavmi) ise (o da) bu sebeple şiddetli dondurucu, azgın esen bir fırtına ile helâk edildi. | |
7: (Allah), onu (fırtınayı) ardarda, 7 gece, 8 gün onların üzerine musallat etti. Bundan sonra o kavmi orada, içi boş hurma ağacı kütükleri gibi yerlere serilmiş görürsün. | |
8: Artık onlara ait bir bakiye (geriye kalan bir şey) var mı, görüyor musun? | |
9: Ve firavun ve ondan öncekiler ve şehirleri alt üst olan kimseler o büyük hata ile geldiler (kıyâmeti, hesap vermeyi, ceza görmeyi inkâr etmişlerdi). | |
10: Böylece, Rab'lerinin Resûl'üne isyan ettiler. Bunun üzerine onları şiddetli bir yakalamayla yakaladı. | |
11: Muhakkak ki (tufanda) su taştığı zaman, sizi (akıp giden) gemide Biz taşıdık. | |
12: Onu sizin için bir ibret kılalım ve işiten kulaklar onu bellesin diye. | |
13: Artık sur'a tek bir üfleyişle üflendiği zaman. | |
14: Ve yeryüzü (arz) ve dağlar yerlerinden kaldırılıp, tek bir çarpışla parçalandığı zaman. | |
15: İşte izin günü, o vakıa (büyük olay) vuku bulmuştur. | |
16: Ve sema yarılmıştır. Artık o, izin günü zaafa uğramıştır (dengesi bozulmuştur). | |
17: Ve o melek, onun (göğün) çevresi üzerindedir. Ve izin günü Rabbinin arşını üstlerinde taşıyanların sayısı sekizdir. | |
18: İzin günü (Rabbinize) arz olunacaksınız. Sizden (size ait hiçbir şey) sır olarak gizli kalmaz. | |
19: O zaman kitabı (hayat filmi) sağından verilen kimse ise o zaman: “Alınız, kitabımı okuyun.” der. | |
20: Muhakkak ki ben, hesabıma mülâki olacağımı (hesabımla karşılaşacağımı) biliyordum. | |
21: İşte o razı olduğu bir yaşayış içindedir. | |
22: Onlar yüksek bir cennettedirler. | |
23: Onun olgunlaşmış meyveleri yakınlaşmış (aşağı sarkmış) durumdadır. | |
24: Geçmiş günlerde yapmış olduğunuz şeyler sebebiyle (mükâfat olarak) afiyetle yeyin ve için! | |
25: Ve kitabı (hayat filmi) solundan verilen kimse ise o zaman: “Keşke bana kitabım verilmeseydi.” der. | |
26: Ve hesabımın ne olduğunu bilmeseydim. | |
27: Keşke o (ölünce hayatım) bitmiş olsaydı. | |
28: Malım bana bir fayda vermedi. | |
29: Benim saltanatım (mal gücüm) helâk oldu. | |
30: Onu tutun, sonra da onu bağlayın (kelepçeleyin)! | |
31: Sonra onu alevli ateşe (cehenneme) atın! | |
32: Sonra uzunluğu yetmiş arşın (zira) olan bir zincir içinde, öylece onu (cehenneme) sevkedin. | |
33: Muhakkak ki o, Azîm olan Allah'a inanmıyordu (îmân etmiyordu). | |
34: Ve yoksullara yemek vermeye teşvik etmiyordu. | |
35: Artık o gün, onun burada yakın bir dostu yoktur. | |
36: Ve kanlı irinden başka bir yemek yoktur. | |
37: Onu günahkârlardan başkası yemez. | |
38: Artık hayır, gördüğünüz şeylere yemin ederim. | |
39: Ve görmediğiniz şeylere de (yemin ederim). | |
40: Muhakkak ki o, gerçekten Kerim Resûl'ün sözüdür. | |
41: O bir şairin sözü değildir. Ne kadar az îmân ediyorsunuz? | |
42: Ve bir kâhinin de sözü değildir. Ne kadar az tezekkür ediyorsunuz. | |
43: Âlemlerin Rabbi tarafından indirilmiştir. | |
44: Ve eğer, bazı sözleri Bize karşı uydurmuş olsaydı. | |
45: Elbette onu sağından tutup alırdık (yakalardık). | |
46: Sonra mutlaka onun can damarını keserdik. | |
47: Ayrıca sizden hiçbiriniz ondan men edici olamaz (buna mani olamaz). | |
48: Ve muhakkak ki O (Kur'ân), gerçekten muttakiler (takva sahipleri) için bir öğüttür. | |
49: Ve muhakkak ki Biz, sizden (içinizde) tekzip edenler olduğunu (yalanlayanları) elbette biliyoruz. | |
50: Ve muhakkak ki O (Kur'ân), kâfirlere elbette hasrettir. | |
51: Ve muhakkak ki; O (Kur'ân), gerçekten Hakk'ul yakîn'dir (kesin olarak Hakk'ı bilmektir). | |
52: O halde Rabbini “Azîm” ismiyle tesbih et. | |