Süleyman Ateş Meali |
|
1: Gerçekleşen, | |
2: Nedir o gerçekleşen? | |
3: Gerçekleşenin ne olduğunu nerden bileceksin? | |
4: Semûd ve 'Âd (kavimleri), başa çarpan olayı yalanladılar. | |
5: Bu yüzden Semûd (kavmi) azgın bir vak'a ile helâk edildiler. | |
6: 'Âd (kavmi) ise uğultulu, azgın bir kasırga ile helâk edildiler. | |
7: (Allâh) Onu, yedi gece, sekiz gün ardı ardına onların üzerine saldı. O kavmi orada, içi boş hurma kütükleri gibi serilmiş görürsün. | |
8: Onlardan hiç geri kalan görüyor musun? | |
9: Fir'avn ve ondan öncekiler ve altüst olmuş kentler(in halkı olan Lût kavmi) de hatâlı iş yaptılar. | |
10: Rablerinin elçisine karşı geldiler. O da onları şiddeti gittikçe artan bir yakalayışla yakaladı. | |
11: Su(lar) kabarınca biz sizi, akıp giden (gemi)de taşıdık. | |
12: Ki onu size bir ibret yapalım ve belleyen kulak(lar) onu bellesin. | |
13: Sûr'a bir tek üfleme üflendiği, | |
14: Arz ve dağlar yerlerinden kaldırılıp şiddetle birbirine çarpılarak darmadağın olduğu zaman, | |
15: İşte o gün, olan olmuştur. | |
16: Gök yarılmıştır; o gün o, zayıf, sarkıktır. | |
17: Melekler de onun kenarlarındadır. O gün Rabbinin tahtını, üstlerinde sekiz (melek) taşır. | |
18: O gün (Allah'a) arz olunursunuz. Sizden hiçbir giz, (Allah'a) gizli kalmaz. | |
19: Kitabı sağından verilen: "Alın Kitabımı okuyun" der. | |
20: "Ben hesabımla karşılaşacağımı sezmiştim zaten." | |
21: Artık o, memmun eden bir yaşam içindedir. | |
22: Yüksek bir bahçede. | |
23: Ki devşirmesi kolay (meyvaları yakın. Oturan, elini uzatıp alabilir). | |
24: "Geçmiş günlerde yaptığınız işlerden ötürü âfiyetle yeyin, için!" | |
25: Kitabı sol tarafından verilen ise der ki: "Keşke bana Kitabım verilmeseydi!" | |
26: "Şu hesabımı hiç bilmemiş olsaydım!" | |
27: "Keşke (ölüm) işimi bitirmiş olsaydı!" | |
28: "Malım bana hiçbir yarar sağlamadı." | |
29: "Gücüm (saltanatım) benden yok olup gitti" | |
30: (Allâh, cehennemin muhafızlarına buyurur:) "Tutun onu, bağlayın onu." | |
31: "Sonra cehenneme sallayın onu!" | |
32: "Sonra uzunluğu yetmiş arşın olan zincire vurun onu!" | |
33: "Çünkü o büyük Allah'a inanmıyordu." | |
34: "Yoksulu doyurmaya ön ayak olmuyurdu!" | |
35: Bugün burada onun için candan bir dost yoktur. | |
36: İrinden başka yiyecek de yoktur. | |
37: Onu, (bile bile) hatâ işleyenlerden başkası yemez. | |
38: Yoo, yemin ederim; gördüklerinize, | |
39: Ve görmediklerinize, | |
40: Ki, o (Kur'ân) elbette değerli bir elçinin sözüdür. | |
41: O, bir şâ'irin sözü değildir. Ne de az inanıyorsunuz! | |
42: Bir kâhinin sözü de değildir. Ne de az düşünüyorsunuz! | |
43: Âlemlerin Rabbi tarafından indirilmiştir. | |
44: Eğer o, (Muhammed), bazı laflar uydurup bize iftirâ etseydi, | |
45: Elbette onun sağ (elini veya kuvvet)ini alırdık. | |
46: Sonra onun can damarını keserdik. | |
47: Sizden hiç kimse buna engel olamazdı. | |
48: O (Kur'ân), korunanlar için bir öğüttür. | |
49: Biz, içinizde yalanlayanlar bulunduğunu elbette biliyoruz. | |
50: Doğrusu o, kâfirler için hasrettir. | |
51: O, kesin gerçektir. | |
52: Öyleyse ulu Rabbinin adını tesbih et (O'nun eksikliklerinden uzak, yücelerden yüce olduğunu an). | |