Süleyman Ateş Meali |
|
1: Mülk (mutlak hükümranlık ve yönetim), elinde bulunan yüce Allâh, kutludur. O'nun herşeye gücü yeter. | |
2: O, hanginizin daha güzel iş yapacağınızı denemek için ölümü ve hayâtı yarattı. O, üstündür, bağışlayandır. | |
3: O, yedi göğü, birbiri üzerinde tabaka, tabaka yarattı, Rahmân'ın yaratmasında bir aykırılık, uygunsuzluk görmezsin. Gözü(nü) döndür de bak, bir bozukluk görüyor musun? | |
4: Sonra gözü(nü) iki kez daha döndür (bak). Göz (aradığı bozukluğu bulmaktan) umudu keserek hor ve bitkin bir halde sana döner. | |
5: Andolsun biz, en yakın göğü lambalarla donattık ve onları, şeytânlar için taşlamalar yaptık. Ve o(şeytâ)nlara da çılgın ateş azâbını hazırladık. | |
6: Rablerine nânkörlük edenler için cehennem azâbı vardır. Ne kötü gidilecek sonuçtur o! | |
7: Oraya atıldıkları zaman onun öfkeli homurtusunu işitirler, kaynıyor: | |
8: Neredeyse öfkeden çatlayacak. Her topluluk onun içine atıldıkça onun bekçileri, onlara: "Size bir uyarıcı gelmedi mi?" diye sordu(lar). | |
9: Dediler: "Evet, bize uyarıcı geldi ama biz yalanladık ve: 'Allâh hiçbir şey indirmedi, siz ancak büyük bir sapıklık içindesiniz' dedik." | |
10: Ve dediler ki: "Eğer söz dinleseydik, yahut düşünseydik, şu çılgın ateşin halkı arasında bulunmazdık!" | |
11: Günâhlarını itirâf ettiler. O çılgın ateş halkına (Allâh'ın acımasından) uzak olup ezilmek yaraşır! | |
12: Fakat gizlide Rablerine saygılı olanlara gelince, onlar için bağış(lama) ve büyük mükâfât vardır. | |
13: Sözünüzü ister gizleyin, ister onu açığa vurun (farketmez) çünkü O, göğüslerin özünü bilir. | |
14: Yaratan bilmez mi? O latiftir (bilgisi herşeyin içine geçen, her şeyi) haber alandır. | |
15: O size yeri boyun eğer yaptı. Haydi onun omuzlarında yürüyün ve Allâh'ın rızkından yeyin. (Sonunda) Dönüş O'nadır (size verdiği ni'metlere karşı şükredip etmediğinizi sizden soracak, sizi hesaba çekecektir). | |
16: Gökte olanın, sizi yere batırmayacağından emin misiniz? O zaman yer, birden sallanmağa başlar (ve siz yerin dibine geçersiniz). | |
17: Yoksa siz, gökte olanın, üzerine taş yağdıran (bir fırtına) göndermeyeceğinden emin misiniz? (O zaman) tehdidimin nasıl olduğunu bileceksiniz. | |
18: Andolsun, onlardan öncekiler de yalanladılar. Ama benim (onların yaptıklarını) inkârım nasıl oldu? | |
19: Üstlerinde (kanatlarını) açıp yumarak uçan kuşları görmüyorlar mı? Onları (havada) Rahmân'dan başkası tutmuyor. Doğrusu O, herşeyi görmektedir. | |
20: Yahut Rahmân'dan başka size yardım ed(ip sizi O'nun azâbından kurtar)acak askeriniz kimdir? Kâfirler derin bir gaflet ve aldanma içindedirler. | |
21: Yahut Allâh, rızkını tutacak olursa size rızık verecek kimdir? Doğrusu onlar, azgınlık ve nefret içinde direnmektedirler. | |
22: Şimdi, yüzüstü kapanarak yürüyen mi doğru gider, yoksa yolda düzgün yürüyen mi? | |
23: De ki: "Sizi yaratan, size işitme (duyusu), gözler ve gönüller veren O'dur. Ne kadar az şükrediyorsunuz? | |
24: De ki: "Sizi yerde üreten O'dur ve toplanıp O'na götürüleceksiniz." | |
25: "Doğru (söylüyor) iseniz bu tehdid (ettiğiniz azâb) ne zaman gelecek?" diyorlar. | |
26: De ki: (Ona âit) Bilgi, Allâh'ın yanındadır. Ben ancak apaçık bir uyarıcıyım." | |
27: Onu yakın görünce inkâr edenlerin yüzleri kötüleşti. Ve: "İşte çağırıp durduğunuz şey budur!" dendi. | |
28: De ki: "Baksanıza, eğer Allâh beni ve benimle beraber olanları öldürse de yahut bize acısa da (fark etmez,) kâfirleri acı azâbdan kim kurtarabilir?" | |
29: De ki: "O, çok merhametlidir. O'na inanmış, O'na dayanmışızdır. Yakında kimin apaçık bir sapıklık içinde olduğunu bileceksiniz." | |
30: De ki: "Baksanıza, eğer suyunuz çekilse, size kim bir akar su getirebilir?" | |