| İskender Evrenosoğlu Meali |
|
| 1: Savurarak esip dağıtan rüzgârlara andolsun! | |
| 2: Ve de yük taşıyanlara (yağmur yüklü bulutlara). | |
| 3: Sonra kolayca akıp gidenlere (süzülenlere). | |
| 4: Hem de emrederek (işleri), (görevli meleklere) taksim edenlere (andolsun ki...) | |
| 5: Muhakkak ki size vaadolunanlar kesinlikle doğrudur. | |
| 6: Ve muhakkak ki dîn (hesap görme; mükâfat veya ceza), kesinlikle vuku bulacaktır (gerçekleşecektir). | |
| 7: Ve dairesel yollara sahip olan semaya andolsun. | |
| 8: Muhakkak ki siz, mutlaka ihtilâflı bir söz (düşünce) içindesiniz. | |
| 9: Döndürülmüş olan kişi, ondan çevrilir. | |
| 10: Yalancılar kahrolsun! | |
| 11: Onlar ki cehalet içinde, gaflette olanlardır. | |
| 12: “Dîn günü (hesap günü) ne zaman?” diye sorarlar. | |
| 13: O gün onlar, ateşe atılarak (fitnelerinin karşılığı olarak) azaba maruz bırakılırlar. | |
| 14: Fitnenizi (yalanladığınızı) tadın! Bu, sizin acele istemiş olduğunuz şeydir. | |
| 15: Muhakkak ki takva sahipleri, cennetlerde ve pınarlardadır. | |
| 16: Rab'lerinin onlara verdiği şeyi alanlar; muhakkak ki onlar, bundan önce muhsin olanlardır. | |
| 17: Onlar geceden uyudukları şey (zaman parçası) çok az olanlardı. | |
| 18: Ve onlar, seher vakitlerinde mağfiret dilerler. | |
| 19: Ve onların mallarında isteyenlerin ve mahrum olanların (isteyemeyenlerin) hakkı vardır. | |
| 20: Yakîn hasıl edenler için yeryüzünde (Allah'ın) âyetleri vardır. | |
| 21: Ve kendi nefslerinizde de (âyetler) vardır. Hâlâ görmüyor musunuz? | |
| 22: Ve semada sizin rızkınız ve vaadolunduğunuz şeyler vardır. | |
| 23: İşte Rabbe, semaya ve yere andolsun ki; şüphesiz o, mutlaka sizlerin konuştuğunuz şeyler kadar haktır. | |
| 24: Hz. İbrâhîm'in ikram edilen misafirlerinin haberi sana geldi mi? | |
| 25: Onun yanına geldikleri zaman “selâm” dediler. (Hz. İbrâhîm de): “Selâm yabancı kavim.” dedi. | |
| 26: Bunun üzerine (Hz. İbrâhîm) gizlice ailesinin yanına gidip hemen (kızarmış) semiz bir buzağı getirdi. | |
| 27: Böylece onu (yemeği) onlara yaklaştırdı (ikram etti): “Yemez misiniz?” dedi. | |
| 28: Fakat onlardan korktuğunu hissetti: “Korkma!” dediler. Ve onu alîm bir erkek çocukla müjdelediler. | |
| 29: Bunun üzerine hanımı (bu haberi) çığlık atarak karşıladı. Ve yüzüne vurarak: “Ben kısır ihtiyar bir kadınım.” dedi. | |
| 30: “Senin Rabbinin buyurduğu şey işte budur.” dediler. Muhakkak ki O; Hakîm'dir (hüküm ve hikmet sahibidir), Alîm'dir. | |
| 31: (Hz. İbrâhîm): “Öyleyse ey elçiler! Söylemek istediğiniz şey nedir?” dedi. | |
| 32: Dediler ki: “Muhakkak ki biz, mücrim bir kavme gönderildik.” | |
| 33: Onların üzerlerine balçıktan taşlar yollamak için. | |
| 34: Onlar, Rabbinin katında haddi aşanlar için işaretlenmiş olan (taşlardır). | |
| 35: Sonra orada mü'minlerden kim varsa çıkardık. | |
| 36: Fakat orada, bir evden başkasında, müslümanlardan (bir kimse) bulamadık. | |
| 37: Ve orada elîm azaptan korkanlar için delil bıraktık. | |
| 38: Ve Hz. Musa'da (da deliller vardır). Onu firavuna apaçık bir sultanla (mucize ile) göndermiştik. | |
| 39: Fakat o, etrafındakilerle yüz çevirdi ve: “O bir sihirbaz veya delidir.” dedi. | |
| 40: Sonunda onu ve ordularını yakaladık ve böylece onları kınanmış olarak denize attık. | |
| 41: Ve Ad (kavminde) de (ibretler, deliller vardır). Onlara, “yok edici” bir rüzgâr göndermiştik. | |
| 42: (O rüzgâr), üzerinden geçtiği (hiç)bir şeyi bırakmayarak, mutlaka kül gibi toz haline getirdi. | |
| 43: Ve Semud (kavminde) de (ibretler, deliller vardır). Onlara: “Bir süre metalanın (yararlanın).” denilmişti. | |
| 44: Fakat Rab'lerinin emrinden çıktılar. Bunun üzerine, onlar bakıyorlarken, kendilerini yıldırım aldı. | |
| 45: O zaman ayağa kalkmaya muktedir olamadılar. Ve onlar “yardım edilenler” olmadılar. | |
| 46: Ve ondan evvel Nuh kavmi de… Muhakkak ki onlar fasık bir kavimdi. | |
| 47: Ve sema; Biz onu büyük bir kudret ile bina ettik. Ve muhakkak ki (onu) genişletici olan elbette Biziz. | |
| 48: Ve yeryüzü; onu döşek yaptık. İşte ne güzel düzenleyici. | |
| 49: Ve Biz, herşeyden (zıttıyla kaim kılarak) çift yarattık. Umulur ki böylece siz tezekkür edersiniz. | |
| 50: Öyleyse Allah'a firar edin (kaçın ve sığının). Muhakkak ki ben, sizin için O'ndan (Allah tarafından gönderilmiş) apaçık bir nezirim. | |
| 51: Ve Allah ile beraber başka ilâhlar kılmayın. Muhakkak ki ben, sizin için O'ndan (Allah tarafından gönderilmiş) apaçık bir nezirim. | |
| 52: İşte böyle, onlardan öncekiler de, (kendilerine) gelen resûle “sihirbazdır veya mecnundur”dan başka bir şey demediler. | |
| 53: Onu (resûle “sihirbaz veya mecnun” demeyi, sonrakilere) vasiyet mi ettiler? Hayır, onlar azgın bir kavimdir. | |
| 54: O halde onlardan yüz çevir, artık sen kınanacak değilsin. | |
| 55: Ve öğüt verip hatırlat. Muhakkak ki tezekkür, mü'minlere fayda verir. | |
| 56: Ve Ben, insanları ve cinleri (başka bir şey için değil, sadece) Bana kul olsunlar diye yarattım. | |
| 57: Onlardan (hiç)bir rızık istemiyorum ve Beni doyurmalarını da istemiyorum. | |
| 58: Muhakkak ki Allah; O, rızık verendir, güç, kuvvet sahibidir. | |
| 59: İşte muhakkak ki zulmedenlerin (azaptan) nasibi, arkadaşlarının nasibi (azabı) gibidir. Artık Benden (azabı) acele istemesinler. | |
| 60: Bu durumda vaadolundukları (kıyâmet) günü sebebiyle inkâr edenlerin vay haline. | |