Ömer Öngüt Meali |
|
1: Savurdukça savuranlara andolsun! | |
2: (Yağmur) yüküyle yüklenen (bulutlara) andolsun! | |
3: Kolayca akıp giden (gemi)lere andolsun! | |
4: İşi paylaştırıp ayıranlara andolsun! | |
5: Size vâdedilen şey kesinlikle doğrudur. | |
6: Ceza mutlaka vuku bulacaktır. | |
7: İçinde yollar bulunan göğe andolsun! | |
8: Şüphesiz ki siz çelişkili sözler içerisindesiniz. | |
9: Ondan döndürülen kimseler döndürülür. | |
10: Kahrolsun o koyu yalancılar! | |
11: Onlar koyu bir cehalet içinde kalmış gafillerdir. | |
12: Din gününün ne zaman olacağını soruyorlar. | |
13: Onların ateşte yakılacakları gündür. | |
14: Tadın azabınızı! Acele gelmesini istediğiniz şey işte bu idi. | |
15: Muttakiler cennetlerde ve pınar başlarında bulunurlar. | |
16: Rablerinin kendilerine verdiklerini alırlar. Çünkü onlar bundan önce dünyada güzel davranırlardı. | |
17: Onlar geceleri pek az uyurlardı. | |
18: Seher vakitlerinde de istiğfar ederlerdi. | |
19: Onların mallarında muhtaç ve yoksullar için bir hak vardı (onu verirlerdi). | |
20: Kesin olarak inananlar için yeryüzünde açık âyetler (deliller) vardır. | |
21: İçinizde. . . Görmüyor musunuz? | |
22: Sizin rızkınız da size vaad edilen sevap ve ceza da göktedir. | |
23: Göğün ve yerin Rabbine andolsun ki bu vaad, sizin konuşmanız gibi kesin ve gerçektir. | |
24: Resulüm! İbrahim'in ağırlanan misafirlerinin haberi sana gelmedi mi? | |
25: Onlar İbrahim'in yanına girdiklerinde: "Selâm!" demişlerdi. O da: "Selâm!" demiş, içinden de onların "Tanınmamış bir topluluk" olduğunu geçirmişti. | |
26: Hemen âilesinin yanına giderek semiz bir dana (kebabı) getirtti. | |
27: Önlerine sürüp: "Yemez misiniz?" dedi. | |
28: Onlardan ötürü içine bir korku düştü. "Korkma!" dediler ve ona bilgin bir oğlan çocuğu müjdelediler. | |
29: Karısı hayretle seslenerek geldi. Elini yüzüne çarparak: "Ben kısır bir kocakarıyım!" dedi. | |
30: Onlar: "Bu böyledir. Rabbin söylemiştir. O hüküm ve hikmet sahibidir, bilendir. " dediler. | |
31: İbrahim: "O halde işiniz nedir ey elçiler?" dedi. | |
32: Dediler ki: "Biz suçlu bir kavme gönderildik. " | |
33: "Üzerlerine sert taşlar yağdıralım diye. " | |
34: "Onlar haddi aşanlar için Rabbinin katında işaretlenmiştir. " | |
35: Bunun üzerine orada bulunan müminleri çıkardık. | |
36: Zaten orada müslümanlardan sadece bir ev halkından başka kimse bulamadık. | |
37: Acı azaptan korkanlar için, orada bir işaret bıraktık. | |
38: Musa'da da ibretler vardır. Onu apaçık bir delil ile Firavun'a gönderdik. | |
39: O bütün erkânı ile birlikte yüz çevirdi ve: "Bir sihirbaz veya bir delidir. " dedi. | |
40: Biz de onu ve ordusunu tutup denize attık. Bu sırada o, kendisini kınayıp duruyordu. | |
41: Âd kavminin başından geçende de ibret vardır. Onların üzerine kasıp kavuran rüzgârı göndermiştik. | |
42: Üzerinden geçtiği şeyi canlı bırakmıyor, onu kül edip savuruyordu. | |
43: Semud kavminin başına gelenlerde de ibretler vardır. Onlara: "Bir süreye kadar sefa sürüp zevklenin!" denmişti. | |
44: Rablerinin buyruğuna başkaldırdılar. Bu yüzden bakıp dururken kendilerini yıldırım çarpmıştı. | |
45: Ayağa kalkacak güçleri kalmadı, yardım edenleri de olmamıştı. | |
46: Bunlardan önce de Nuh kavmini helâk etmiştik. Çünkü onlar yoldan çıkmış bir topluluk idiler. | |
47: Göğü kendi ellerimizle biz bina ettik ve biz onu elbette genişleticiyiz. | |
48: Yeri de döşedik. Biz ne güzel döşeyiciyiz! | |
49: İbret alasınız diye her şeyi çift çift yarattık. | |
50: Allah'a kaçınız! Ben size O'nun katından apaçık bir korkutucuyum. | |
51: Allah ile birlikte başka bir ilâh edinmeyin. Ben sizi O'nun katından apaçık bir korkutucuyum. | |
52: İşte böyle. Onlardan öncekilere herhangi bir peygamber geldiğinde hemen: "Bir sihirbaz veya bir delidir. " dediler. | |
53: Bunu (nesilden nesile) birbirlerine vasiyet mi ettiler? Hayır, onlar azgın bir topluluktur. | |
54: Onlardan yüz çevir. (Dâvetine uymamalarından dolayı) sen kınanacak değilsin. | |
55: Öğüt ver, hatırlat. Çünkü öğüt ve nasihat müminlere fayda verir. | |
56: Ben cinleri ve insanları ancak (beni bilsinler) bana ibadet etsinler diye yarattım. | |
57: Ben onlardan rızık istemiyorum, beni doyurmalarını da istemiyorum. | |
58: Şüphesiz ki rızıklandıran da, güç ve kuvvet sahibi olan da Allah'tır. | |
59: Muhakkak ki bu (zamanda) zulmedenlerin de (geçmişteki zâlim) arkadaşlarının paylarına benzer (azaptan) payları vardır. O halde acele etmesinler! | |
60: Kendilerine vaad edilen günlerinden dolayı kâfirlerin vay haline! | |