İbni Kesir Meali |
|
1: Esip savuranlara. | |
2: Yükünü yüklenenlere, | |
3: Kolayca süzülenlere, | |
4: İşi ayıranlara andolsun ki; | |
5: Muhakkak size vaadolunan elbette doğrudur. | |
6: Muhakkak ceza elbet vuku bulacaktır. | |
7: Hareli yollara sahip olan göğe andolsun ki; | |
8: Muhakkak siz, ihtilaflı bir sözdesiniz. | |
9: Ondan döndürülen kimseler döndürülür. | |
10: Kahrolsun o koyu yalancılar. | |
11: Ki onlar; koyu bir cehalet içerisinde kalmış gafillerdir. | |
12: Din günü ne zaman? diye sorarlar. | |
13: O, kendilerinin ateşe sokulacakları gündür. | |
14: Tadın azabınızı, işte acele istediğiniz bu idi. | |
15: Muhakkak ki muttakiler; cennetlerde ve çeşmelerdedirler. | |
16: Rabblarının kendilerine verdiğini almış olarak. Zira onlar bundan önce de ihsan edenlerdendi. | |
17: Onlar gecenin az bir kısmında uyurlardı. | |
18: Seher vakitlerinde de istiğfar ederlerdi. | |
19: Onların mallarında yoksullar ve muhtaçlar için de bir hak vardır. | |
20: Kesin olarak inananlar için yeryüzünde ayetler vardır. | |
21: Kendi nefislerinizde de. Hala görmez misiniz? | |
22: Rızkınız da, size vaadolunan şeyler de semadadır. | |
23: Göğün ve yerin Rabbına andolsun ki; bu, sizin konuşmanız gibi kesin ve gerçektir. | |
24: Sana, İbrahim'in şerefli misafirlerinin haberi geldi mi? | |
25: Hani onlar, yanına girip; selam sana, demişlerdi de; selam, demişti. Tanınmamış bir zümre. | |
26: Hemen ailesine giderek semiz bir buzağı ile gelmiş, | |
27: Onlara yaklaştırıp; yemez misiniz? demişti. | |
28: Derken onlardan endişeye düşmüştü. Korkma; demişler ve onu bilgin bir oğulla müjdelemişlerdi. | |
29: Bunun üzerine zevcesi hayretle seslenerek döndü, yüzünü kapayarak: Kısır bir kocakarı, dedi. | |
30: Onlar: Bu, böyledir, Rabbın buyurdu. Muhakkak ki O; Hakim, Alim olandır, dediler. | |
31: Ey elçiler, işiniz nedir? dedi. | |
32: Dediler ki: Biz, suçlu bir kavme gönderildik, | |
33: Ki; üzerlerine çamurdan taşlar yağdıralım. | |
34: Ki; aşırı gidenler için Rabbının katında nişanlanmış. | |
35: Bunun üzerine orada bulunan mü'minleri çıkardık. | |
36: Zaten orada bir evden başka müslüman bulamadık. | |
37: Elim azabdan korkanlar için orada bir ayet bıraktık. | |
38: Musa'da da. Hani onu, apaçık bir delille Firavun'a göndermiştik. | |
39: O, erkanı ile birlikte yüz çevirmiş; ya bir büyücü, ya da bir delidir, demişti. | |
40: Sonunda onu da, ordularını da yakalayıp denize attık. O, kınanacak işler yapıp durmaktaydı. | |
41: Ad'da da. Hani onların üzerine kasıp kavuran rüzgarı göndermiştik. | |
42: İsabet ettiği şeyi bırakmayıp toza çeviriyordu. | |
43: Semud'da da. Hani onlara: Bir süreye kadar yararlanın, demişti. | |
44: Onlar ise Rabblarının emrine başkaldırmışlardı, buyruğundan çıkmışlardı. Bunun üzerine kendilerini göz göre göre yıldırım çarpmıştı. | |
45: Ayağa kalkacak güçleri kalmamış, yardım da görmemişlerdi. | |
46: Daha önce de Nuh kavmini. Zira onlar gerçekten fasıklar güruhu idiler. | |
47: Göğü gücümüzle Biz kurduk. Ve muhakkak ki Biz, genişleticiyiz. | |
48: Yeryüzünü Biz, döşedik. Ne güzel döşeyicileriz. | |
49: Ve her şeyden çift çift yarattık ki ibret alasınız. | |
50: Öyleyse Allah'a koşun. Doğrusu ben; size, O'ndan apaçık bir uyarıcıyım. | |
51: Allah ile birlikte başka bir tanrı edinmeyin. Doğrusu ben; size, O'ndan apaçık bir uyarıcıyım. | |
52: İşte böyle. Onlardan öncekilere herhangi bir peygamber geldiğinde sadece; büyücüdür veya delidir, dediler. | |
53: Bunu birbirlerine tavsiye mi ettiler? Hayır, onlar; azgın birer topluluktu. | |
54: Onlardan yüz çevir. Artık sen, kınanacak değilsin. | |
55: Sen, öğüt ver. Çünkü öğüt mü'minlere fayda verir. | |
56: Ben, cinnleri ve insanları ancak Bana kulluk etsinler diye yarattım. | |
57: Ben, onlardan bir rızık istemiyorum. Beni doyurmalarını da istemiyorum. | |
58: Şüphesiz ki rızıklandıran, güç ve kuvvet sahibi olan Allah'tır. | |
59: Muhakkak ki zulmedenlerin, arkadaşlarının suçlarına benzer suçları vardır. Acele etmesinler. | |
60: Kendilerine vaadedilen günlerinden dolayı vay kafirlere. | |