» 51 / Zâriyât  :

Kuran Sırası: 51
İniş Sırası: 67
Zariyat Suresi = Tozutanlar/Tozutup-Savuranlar Suresi
1. ayetinde geçen zariyat kelimesinden almistir ismini.
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60

51: için Araştırma Linkleri: |Corpus |Kuran Haritasi |Kuran'a Sor |Global Quran |Tanzil |

"Kuran okuduğun zaman, taşlanmış şeytandan ALLAH'a sığın!"

Hasan Basri Çantay Meali
1: Tozutup savuran (rüzgâr) lar,
2: Sonra (su) yükü (nü) taşıyan (bulut) lar,
3: sonra kolayca akan (gemi) ler,
4: sonra iş bölümü yapan (melek) ler hakkı için,
5: şübhesiz ki size va'd olunan (şeylerin hepsi) elbette doğrudur.
6: Şübhesiz ki (amellere göre) ceza (ya'nî mukaabele) de elbette vaaki'dir.
7: O haareli yollara saahib gök hakkı için,
8: hakıykat, siz kat'î ihtilâfa düşen bir söz içindesinizdir.
9: Ondan döndürülen kimseler döndürülür.
10: Kahr olsun o koyu yalancılar!
11: ki onlar koyu bir cehalet içinde kalmış gaafil kimselerdir.
12: Onlar, o ceza gününün ne zaman olduğunu sorarlar.
13: (O gün) kendilerinin ateş üzerinde azaba uğratılacakları gündür.
14: (Onlara) «Tadın azabınızı. İşte (dünyâda) çarçabuk (gelmesini) isteyegeldiğiniz bu idi» (denilir).
15: (15-16) Şübhesiz ki (fenâlıkdan) sakınanlar, Rablerinin kendilerine verdiği (sevabı) ahz (-ü kabul) etmiş (ve bundan raazî olmuş) olarak, cennetlerde, pınarlar (ın başların) dadırlar. Çünkü onlar bundan evvel iyi amel (ve hareket) edenlerdi.
17: Onlar gecenin (ancak) az bir kısmında uyurlardı.
18: Sehar vakıflarında da onlar istiğfar ederlerdi.
19: Onların mallarında sâilin ve (kemâl-i iffetinden dolayı dilencilik etmeyen) yoksulun da bir hakkı vardı.
20: (Küre-i) arzda kâmil bilgi saahibleri için nice âyetler vardır.
21: Kendi nefislerinizde dahi (nice âyetler var. Bunları) görmüyor musunuz?
22: Rızkınız ve size va'd olunagelen şeyleri gök (ler) dedir.
23: İşte o göğün ve yerin Rabbine andolsun ki (va'd olunduğunuz) o (şeyler) tıpkı sizin konuşduğunuz gibi şübhesiz ve kat'î bir gerçekdir.
24: İbrâhîmin (Allah indinde) şerefli müsâfirlerinin haberi sana geldi mi?
25: Hani bunlar, onun yanına girmişlerdi de «Selâm» demişlerdi. (İbrâhîm de) «selâm» demiş (selâm ile mukaabele etmiş), «(Bunlar) tanınmamış bir zümre» demişdi.
26: Hemen (gizlice) ailesine gidib semiz bir dana getirdi de,
27: Bunu onlara yaklaşdırdı. «Yemez misiniz?» dedi.
28: Derken içine onlardan gizli bir korku çökdü. «Korkma» dediler ve onu çok bilgin bir oğulla müjdelediler.
29: Bunun üzerine (İbrâhîmin) zevcesi (Sâre) bir feryâd içinde yönelib (elini) yüzüne vurdu. «(Ben) doğurmaz bir koca karı (yım)» dedi.
30: Onlar «öyledir. Fakat (bunu) Rabbin buyurdu. Çünkü O, asıl hukûm ve hikmet saahibi olan, (herşey'i) hakkıyle bilen odur» dediler.
31: (İbrâhîm) «Ey gönderilmiş (melekler) sizin haal-ü şanınız nedir?» dedi.
32: Onlar «Biz günahkârlar güruhuna gönderildik», dediler,
33: «Çünkü üzerlerine çamurdan taşlar atacağız»,
34: «ki (bunların her biri) aşırı hareket edenlere haas olmak üzere Rabbin nezdinde nişanlanmış (dır)».
35: Derken orada mü'minlerden kim varsa çıkardık.
36: Fakat orada müslümanlardan bir ev (halkın) dan başkasını da bulmadık.
37: (Bununla beraber) orada elem verici azâbdan, korkacaklar için, bir alâmet de bırakdık.
38: Musa (nin kıssasın) da da (ibret vardır). Hani onu apaçık bir hüccetle Fir'avne göndermişdik de,
39: O, ordusiyle birlikde (îmandan) yüz çevimiş, (onun hakkında) «Ya bir sihirbazdır, yahud bir mecnundur» demişdi.
40: Nihayet onu da, ordularını da yakalayıb denize atdık ki o, (bu sırada kendi kendini) kınayıcı idi.
41: Aad (kavminin helak edilmesin) de de (ibret vardır). Hani onların üzerine o kısır rüzgârı göndermişdik.
42: (Öyle bir rüzgâr ki) her uğradığı şey'i (yerinde) bırakmıyor, mutlakaa onu kül gibi savuruyordu.
43: Semud (kavminin ilhâkin) de de (bir ibret vardır). Hani onlara «Bir zamana kadar fâidelene durun» denilmişdi de,
44: Rablerinin emrinden uzaklaşıb azmışlardı. (Bu yüzden) kendilerine de göre göre, onları yıldırım tutuvermişdi.
45: İşte (bu sebeble) ayakda durmıya güç yetiremediler, yardım edenleri de olmadı.
46: Daha evvel de Nuuh kavmini (helak etdik). Çünkü onlar (küfr-ü ısyanlarıyle doğrulukdan) çıkmış fâsık kavmdi.
47: Biz göğü kuvvetle bina etdik. Çünkü biz muhakkak ve mutlak bir (vüs'at ve) kudrete mâlikizdir.
48: Yeri de biz döşedik. (Bak biz) ne güzel döşeyiciler (iz)!
49: Her şeyden de iki çift yaratdık, olur ki inceden inceye düşünürsünüz diye.
50: O halde (Habîbim, de ki:) «Hepiniz Allaha kaçın. Hakıykat, ben sizi On (un azabın) dan açıkça korkutan (bir peygamber) im».
51: «Allahın yanına diğer bir Tanrı daha katmayın. Hakıykat, ben sizi (Allahın azabından) apâşikâr korkutan (bir peygamber) im».
52: Onlardan evvelkilere de herhangi bir peygamber gelmedi ki (onun hakkında da) mutlakaa böylece sihirbaz, yahud mecnun dediler.
53: Hepsi de bunu birbirine tavsiye mi etdiler?! Hayır, onlar (umumiyyetle) azgınlar güruhunun ta kendileridir.
54: O halde (Habîbim) onlardan yüz çevir. Artık sen, kınanacak (mes'ûl olacak) değilsin.
55: Sen (sâde Kur'an ile) va'z et. Çünkü şübhesiz öğüt mü'minlere fâide verir.
56: Ben cinleri de, insanları da (başka bir hikmete değil) ancak bana kulluk etsinler diye yaratdım.
57: Ben onlardan bir rızık istemiyorum. Bana (yemek) yedirmelerini de istemiyorum!
58: Şübhesiz rızkı veren, O pek çetin kuvvet saahibi Allahın kendisidir.
59: Artık muhakkak ki o zulmedenler için (geçmiş) arkadaşlarının (azâb) hissesi gibi bir nasıyb (-i hüsran) vardır. Şimdi (onu) acele istemesinler.
60: İşte kendilerine va'd (ve tehdîd) edilegelen günlerinden (dolayı) vay o küfredenlere!


[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]
Kurandan.org - "Kuran Sözlüğü Projesi" - Araştırma & İnceleme Sayfası [BETA]
{index.php}