Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) Meali |
|
1: O tozdurup savuranlara, | |
2: Derken bir ağırlık taşıyanlara, | |
3: Derken bir kolaylıkla akanlara, | |
4: Derken bir emir taksim edenlere andolsun ki, | |
5: O size vaad edilen elbette doğrudur. | |
6: Ceza ve hesap günü şüphesiz olacaktır. | |
7: Yollara sahip göğe andolsun ki, | |
8: Siz elbette çelişkili sözler içindesiniz. | |
9: Ondan çevrilen (imana) çevrilir. | |
10: Kahrolsun (o fikir adına) kendi tahminlerini ileri sürenler! | |
11: Onlar bir sarhoşluk ve cehalet içinde şuursuzdurlar. | |
12: Onlar: «Hesap ve ceza günü ne zaman?» diye soruyorlar. | |
13: O gün, onların ateş üzerinde azap görecekleri gündür. | |
14: Onlara: «Tadın inkarınızın cezasını, işte sizin acele istediğiniz budur!» denecektir. | |
15: (15-16) Şüphesiz ki takva sahipleri Rablerinin kendilerine verdiği sevabı almış olarak cennet bahçelerinde ve pınar başlarında bulunacaklardır. Çünkü onlar bundan önce iyilik yapıyorlardı. | |
17: Onlar geceleyin pek az uyurlardı. | |
18: Onlar seher vakitlerinde Allah'tan bağışlanma dilerlerdi. | |
19: Onların mallarında isteyen ve istemeyen yoksullar için bir hak vardı. | |
20: (20-21) Kesin olarak inananlar için, yeryüzünde ve kendi nefislerinde nice ibretler vardır. Hiç görmüyor musunuz? | |
22: Sizin rızkınız da size vaad edilen sevap ve ceza da göktedir. | |
23: Gök ve yerin Rabbine andolsun ki size edilen o vaad, herhalde haktır. O tıpkı sizin konuşmanız gibi gerçektir. | |
24: Ey Muhammed! İbrahim'in şerefli misafirlerinin haberi sana geldi mi? | |
25: Hani onlar İbrahim'in huzuruna girmişlerdi de «Selam sana!» demişlerdi. İbrahim: «Size de selam» demiş, ve içinden: «Bunlar tanınmamış bir topluluk!» diye geçirmişti. | |
26: İbrahim, sonra ailesine giderek semiz bir buzağı (eti) getirdi. | |
27: Onu önlerine sürerek: «Yemez misiniz?» dedi. | |
28: Yemediklerini görünce onlardan içine bir korku düştü. Onlar İbrahim'e: «Korkma!» dediler ve onu çok bilgili bir oğul ile müjdelediler. | |
29: Bunun üzerine karısı (Sâre) bir çığlık atarak geldi ve elini yüzüne vurarak: «Ben kısır bir kocakarıyım, nasıl çocuğum olur?» dedi. | |
30: Misafir melekler: «Evet bu böyledir. Rabbin böyle buyurdu. Gerçekten O hüküm ve hikmet sahibidir. Herşeyi hakkıyla bilir.» dediler. | |
31: İbrahim, kendisine misafir olarak gelen meleklere: «Acaba sizin asıl önemli işiniz nedir ey elçiler?» dedi. | |
32: Onlar: «Gerçekten biz günahkâr bir kavim (olan Lût kavmine) gönderildik. | |
33: Onların üzerine çamurdan pişirilmiş sert taşlar yağdıracağız. | |
34: O taşlardan herbirinin haddi aşanlardan kime isabet edeceği Rabbin katında işaretlenmiştir.» dediler. | |
35: Nihayet biz müminlerden orada bulunan kimseleri çıkardık. | |
36: Fakat biz orada müslümanlardan bir ev halkından başka kimseyi de bulamadık. | |
37: Biz orada acı bir azabdan korkan kimseler için bir ibret nişanesi bıraktık. | |
38: Musa'nın kıssasında da ibret vardır. Hani biz onu apaçık bir delille Firavun'a göndermiştik. | |
39: Firavun ise ordusuyla birlikte yüz çevirmiş, onun hakkında: «Bu bir sihirbazdır, ya da bir delidir.» demişti. | |
40: Nihayet biz onu ve ordularını yakalayıp hepsini denize attık. Firavun ise o sırada (inadından dolayı pişmanlık duyarak) kendi kendini kınıyordu. | |
41: Âd kavminin helâkinde de bir ibret vardır. Hani biz onların üzerine köklerini kesecek bir rüzgar göndermiştik. | |
42: O rüzgar üzerine uğradığı hiçbir şeyi bırakmıyor, mutlaka onu kül gibi dağıtıyordu. | |
43: Semud kavminin helâkinde de bir ibret vardır. Hani onlara: «Belirli bir süreye kadar dünyadan yararalanıp, geçinin!» denmişti. | |
44: Onlarsa Rablerinin emrine karşı büyüklük tasladılar. Bunun üzerine kendilerini, bakıp dururlarken yıldırım yakalayıp, çarptı. | |
45: Artık onlar, ne kendi kendilerine ayağa kalkabildiler, ne de yardım gördüler. | |
46: Daha önce de Nuh kavmini helâk etmiştik. Çünkü onlar yoldan çıkmış fâsık bir kavimdiler. | |
47: Biz göğü kudretimizle bina ettik. Hiç şüphesiz biz, çok genişlik ve kudret sahibiyiz. | |
48: Yeryüzünü de biz döşedik. Bakın biz onu ne güzel döşüyoruz! | |
49: Biz her şeyden iki çift yarattık. Umulur ki, iyice düşünürsünüz. | |
50: Ey Muhammed! de ki: «Öyleyse Allah'a koşun, gerçekten ben size O'nun tarafından gönderilmiş apaçık bir uyarıcıyım. | |
51: Allah'la beraber başka bir tanrı uydurmayın (O'na ortak koşmayın). Gerçekten ben size O'nun tarafından gönderilmiş apaçık bir uyarıcıyım.» | |
52: Böylece onlardan öncekilere de herhangi bir peygamber gelince, onun hakkında da mutlaka: «Bir sihirbazdır veya bir delidir.» dediler. | |
53: Onlar birbirlerine bunu mu tavsiye ettiler? Hayır onlar azgın bir kavimdir. | |
54: Ey Muhammed! Sen onlardan yüz çevir. Artık sen kınanacak değilsin. | |
55: Sen öğüt verip hatırlat. Çünkü, hatırlatmak müminlere fayda verir. | |
56: Ben cinleri ve insanları ancak bana ibadet etsinler diye yarattım. | |
57: Ben onlardan herhangi bir rızık istemiyorum. Beni yedirmelerini de istemiyorum. | |
58: Şüphesiz ki, rızık veren O sağlam kuvvet sahibi olan Allah'tır. | |
59: Şüphesiz ki, zulmedenlerin geçmiş arkadaşlarının payı gibi, dolgun bir azab payı vardır. Ama şimdi onu acele istemesinler. | |
60: Kendilerine vaad edilen günlerinde uğrayacakları azabdan dolayı vay inkâr edenlerin haline!. | |