Elmalılı Hamdi Yazır Meali |
|
1: O tozdurup savuranlara | |
2: Derken bir ağırlık taşıyanlara | |
3: Derken bir kolaylıkla akanlara | |
4: Derken bir emir taksim edenlere kasem olsun | |
5: Ki muhakkak o size va'd olunan her halde doğrudur | |
6: Ve muhakkak ki ceza şübhesiz vakı'dir | |
7: O düzgün hâreli Semaya kasem ederim | |
8: Ki siz pek muhtelif bir kavl içinde bulunuyorsunuz | |
9: Ondan çevirilen çevrilir | |
10: O kahrolası yalancılar | |
11: O serhoşluk içinde yaptığını bilmezler | |
12: Soruyorlar: ne zaman o ceza günü? (yevm-i dîn) | |
13: Ateş üzerinde kıvranacakları gün | |
14: Dadın diye fitnenizi: bu, işte o sizin acele istediğiniz | |
15: Şübhesiz ki müttekiler Cennetlerde pınar başlarındadır | |
16: Alarak rablarının kendilerine verdiğini, çünkü onlar bundan evvel güzellik yapmayı âdet edinmişlerdi | |
17: Geceden pek az uyuyorlardı | |
18: Ve seher vakıtları hep istiğfar ederlerdi | |
19: Ve mallarında sâil ve mahrum için bir hak vardı | |
20: Arzda da âyetler var iykan ehli için | |
21: Nefislerinizde de, halâ görmiyecekmisiniz | |
22: Semada da rızkınız ve o va'dolunduğunuz | |
23: İşte o Göğün ve Yerin rabbına kasem ederim ki o şübhesiz haktır sizin nâtık olmanız gibi | |
24: Geldi mi sana İbrahimin ikram edilen müsafirlerinin kıssası? | |
25: O vakıt ki üzerine girdiler de «selâm» dediler. «Selâm, görülmedik bir kavım» dedi | |
26: Hemen bir bahâne ile ehline gitti, bir semiz daha getirdi de | |
27: Onu yakınlarına koydu, yemeğe buyurmaz mısınız? dedi. | |
28: O vakıt onlardan içine bir korku düştü. Korkma dediler ve kendisine alîm bir oğlan tebşir ettiler. | |
29: Bunun üzerine hatunu bir çığlık içinde döndü de elini yüzüne çarptı ve akîm bir kocakarı, dedi | |
30: Dediler: öyle Rabbın buyurdu, şübhesiz alîm o, hakîm o | |
31: İbrahim, o halde asıl me'muriyyetiniz nedir? ey mürselûn, dedi | |
32: Biz, dediler: Mücrim bir kavme gönderildik | |
33: Üzerlerine çamurdan taşlar salmak için | |
34: Rabbının nezdinde damgalanmışlar müsrifler için | |
35: Binnetîce orada bulunan mü'minleri çıkardık | |
36: Fakat bir haneden başka orada Müsliman da bulmadık | |
37: Ve öyle elîm azabdan korkacaklar için orada bir âyet bıraktık | |
38: Bir de Musa da: ki onu bir sultan-ı mübîn ile Fir'avne gönderdik de | |
39: O bütün kuvvetiyle tersine gitti: sâhir veya mecnun, dedi | |
40: Onun üzerine biz de tuttuk kendisini ve ordularını deryaya fırlatıverdik, namerdlik ederken o leîm. | |
41: Bir de Âd de, ki üzerlerine o köklerini kesen rüzgarı salıvermiştik. | |
42: Uğradığı bir şey'i bırakmıyor, mutlak onu çürütüp kül gibi ediyordu | |
43: Bir de Semud'da, ki onlara bir zamana kadar istifade edin denilmişti de | |
44: Rablarının emrinden azgınlık ettiler, bu yüzden o sâika kendilerini yakalayıverdi, bakınıp duruyorlardı | |
45: O vaktı bir kalkınmaya da güç yetiremediler, bir yardım da görmediler | |
46: Daha evvel de Nûh kavmini, çünkü hep onlar yoldan çıkmış fâsık birer kavm idiler | |
47: Bir de Semaya bakın biz onu kuvvetle bina ettik ve şübhe yok ki biz çok vüs'a malikiz | |
48: Arzı da döşedik, bakınız biz ne güzel döşeriz | |
49: Hem her şeyden iki çift yarattık ki düşünesiniz | |
50: O halde hemen Allaha kaçın, haberiniz olsun ki ben size ondan bir açık nezîrim | |
51: Ve Allahla beraber başka bir Tanrı uydurmayın, haberiniz olsun ki ben size ondan bir açık nezîrim | |
52: Böyle, bunlardan evvelkiler bir Resul gelince behemehal ya sahir dediler ya mecnun | |
53: Hep buna vasıyyetleştiler mi? Hayır hep onlar azgın kavımlar | |
54: Onun için onlardan yüz çevir, artık sen levm olunacak değilsin | |
55: Onunla beraber va'z-u nasıhate devam et, çünkü va'z, mü'minlere fayda verir | |
56: Ve ben, Cinn-ü İns'i ancak bana kulluk etsinler diye yarattım. | |
57: Ben onlardan bir rızk istemiyorum, bana yemek yedirmelerini de istemiyorum | |
58: Şübhe yok ki Allah, rezzak, kuvvet sahibi metîn o | |
59: Onun için muhakkak ki o zulm edenlere arkadaşlarının payı gibi dolgun bir pay vardır, şimdi onu acele etmesinler | |
60: artık o va'dolundukları günlerinden vay o küfredenlere!... | |