Tefhim-ul Kuran Meali |
|
1: Gerçek şu ki, insanın üzerinden, daha kendisi anılmaya değer bir şey değilken, uzun zamanlardan (dehr) bir süre (hîn) gelip geçti. | |
2: Hiç şüphesiz biz insanı, karmaşık olan bir damla sudan yarattık. Onu denemekteyiz. Bundan dolayı onu işiten ve gören yaptık. | |
3: Biz ona yolu gösterdik; (artık o,) ya şükredici olur ya da nankör. | |
4: Doğrusu biz kafirlere zincirler, demir halkalar (tomruklar) ve çılgınca yanan bir ateş hazırladık. | |
5: Şüphesiz ki iyiler (ebrâr), karışımı kâfur olan bir kadehten içerler. | |
6: Allah'ın kullarının kendisinden içtikleri bir kaynak; onu fışkırttıkça fışkırtıp akıtırlar. | |
7: Adaklarını yerine getirirler ve şerri (kötülüğü) yaygın olan bir günden korkarlar. | |
8: Kendileri, ona karşı duydukları sevgiye rağmen yemeği, yoksula, yetime ve esire yedirirler. | |
9: «Biz size, ancak Allah'ın yüzü (rızası) için yedirmekteyiz; sizden ne bir karşılık istiyoruz, ne de bir teşekkür.» | |
10: «Çünkü biz, asık suratlı, zorlu bir gün nedeniyle Rabbimizden korkmaktayız.» | |
11: Artık Allah da, onları böyle bir günün şerrinden korumuş ve onlara parıltılı bir aydınlık ve bir sevinç vermiştir. | |
12: Ve onları sabretmeleri dolayısıyla cennetle ve ipekle ödüllendirmiştir; | |
13: Orada, tahtlar üzerinde yaslanıp dayanmışlardır. Onlar, orada ne (yakıcı) bir güneş ve ne de dondurucu bir soğuk görürler. | |
14: (Meyvelerin) Gölgeleri onlara pek yakın ve onların devşirilmeleri kolaylaştırıldıkça kolaylaştırılmış. | |
15: Çevrelerinde gümüşten billur kablar, kupalar dolaştırılır. | |
16: Gümüşten billur kaplar ki, onları belli bir ölçüyle tesbit etmişlerdir. | |
17: Orada onlara bir kadeh içirilir ki, onun karışımı zencefildir. | |
18: Bir pınar ki orada «selsebil» olarak adlandırılır. | |
19: Çevrelerinde (gençlikleri ve dinçlikleri) ebedi kılınmış civanlar dolaşır durur; sen onları gördüğün zaman saçılmış birer inci sanırsın. | |
20: Her nereye baksan, bir nimet ve büyük bir mülk görürsün. | |
21: Onların üzerinde hafif ipek ve ağır işlenmiş atlas olan yeşil elbiseler vardır. Gümüşten bileziklerle bezenmişlerdir. Rableri onlara tertemiz bir şarap içirmiştir. | |
22: Şüphesiz, bu, sizin için bir mükafattır. Sizin çaba harcamanız da şükre değer (meşkur/makbul) görülmüştür. | |
23: Gerçek şu ki, Kur'an'ı senin üzerine 'safhalar halinde bir indirme tarzıyla (tenzil)' indiren biziz, biz. | |
24: Öyleyse, Rabbinin hükmüne sabır göster. Onlardan günahkâr veya nankör olana itaat etme. | |
25: Ve sabah, akşam Rabbinin adını zikret. | |
26: Gecenin bir bölümünde O'na secde et ve geceleyin de uzun uzadıya O'nu tesbih et. | |
27: Gerçek şu ki bunlar, çarçabuk geçmekte olan (dünyay)ı sevmektedirler. Önlerinde bulunan ağır bir günü bırakmaktadırlar. | |
28: Onları biz yarattık ve bağlarını sımsıkı bağladık. Dilediğimiz zaman da onları benzerleriyle değiştiririz. | |
29: Şüphesiz, bu bir öğüttür. Artık dileyen Rabbine bir yol bulabilir. | |
30: Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz. Gerçekten Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibi olandır. | |
31: Dilediğini kendi rahmetine sokar. Zalimlere ise, onlar için acı bir azab hazırlamıştır. | |