» 34 / Sebe’  52:

Kuran Sırası: 34
İniş Sırası: 58
Sebe Suresi = Sabalilar Suresi
ismini 15. ayetinde yer alan Yemen’de bir bölge veya kabile ismi olan Sebâ kelimesinden almistir.
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54

34:52 için Araştırma Linkleri: |Corpus |Kuran Haritasi |Kuran'a Sor |Global Quran |Tanzil |

"Kuran okuduğun zaman, taşlanmış şeytandan ALLAH'a sığın!"
ve demektedirler | inandık | ona | ama nasıl olur? | onlar için | elde etmeleri | -den | yer- | uzak |

WGÆLWÆ ËMNÆ BH WǼN LHM ÆLTNÆWŞ MN MKÆN BAYD̃
ve ḳālū āmennā bihi veennā lehumu t-tenāvuşu min mekānin beǐydin

وَقَالُوا امَنَّا بِهِ وَأَنَّىٰ لَهُمُ التَّنَاوُشُ مِنْ مَكَانٍ بَعِيدٍ

Transcript Okunuş Türkçe
1. WGÆLWÆ = ve ḳālū : ve demektedirler
2. ËMNÆ = āmennā : inandık
3. BH = bihi : ona
4. WǼN = veennā : ama nasıl olur?
5. LHM = lehumu : onlar için
6. ÆLTNÆWŞ = t-tenāvuşu : elde etmeleri
7. MN = min : -den
8. MKÆN = mekānin : yer-
9. BAYD̃ = beǐydin : uzak
ve demektedirler | inandık | ona | ama nasıl olur? | onlar için | elde etmeleri | -den | yer- | uzak |

[GWL] [ÆMN] [] [ÆNY] [] [NWŞ] [] [KWN] [BAD̃]
WGÆLWÆ ËMNÆ BH WǼN LHM ÆLTNÆWŞ MN MKÆN BAYD̃

ve ḳālū āmennā bihi veennā lehumu t-tenāvuşu min mekānin beǐydin
وقالوا آمنا به وأنى لهم التناوش من مكان بعيد

[ق و ل] [ا م ن] [] [ا ن ي] [] [ن و ش] [] [ك و ن] [ب ع د]

Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
وقالوا ق و ل | GWL WGÆLWÆ ve ḳālū ve demektedirler And they will say,
آمنا ا م ن | ÆMN ËMNÆ āmennā inandık """We believe"
به | BH bihi ona "in it."""
وأنى ا ن ي | ÆNY WǼN veennā ama nasıl olur? But how
لهم | LHM lehumu onlar için for them
التناوش ن و ش | NWŞ ÆLTNÆWŞ t-tenāvuşu elde etmeleri (will be) the receiving
من | MN min -den from
مكان ك و ن | KWN MKÆN mekānin yer- a place
بعيد ب ع د | BAD̃ BAYD̃ beǐydin uzak far off?
ve demektedirler | inandık | ona | ama nasıl olur? | onlar için | elde etmeleri | -den | yer- | uzak |

[GWL] [ÆMN] [] [ÆNY] [] [NWŞ] [] [KWN] [BAD̃]
WGÆLWÆ ËMNÆ BH WǼN LHM ÆLTNÆWŞ MN MKÆN BAYD̃

ve ḳālū āmennā bihi veennā lehumu t-tenāvuşu min mekānin beǐydin
وقالوا آمنا به وأنى لهم التناوش من مكان بعيد

[ق و ل] [ا م ن] [] [ا ن ي] [] [ن و ش] [] [ك و ن] [ب ع د]

Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
وقالوا ق و ل | GWL WGÆLWÆ ve ḳālū ve demektedirler And they will say,
Vav,Gaf,Elif,Lam,Vav,Elif,
6,100,1,30,6,1,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
V – 3rd person masculine plural perfect verb
PRON – subject pronoun
الواو عاطفة
فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
آمنا ا م ن | ÆMN ËMNÆ āmennā inandık """We believe"
,Mim,Nun,Elif,
,40,50,1,
V – 1st person plural (form IV) perfect verb
PRON – subject pronoun
فعل ماض و«نا» ضمير متصل في محل رفع فاعل
به | BH bihi ona "in it."""
Be,He,
2,5,
P – prefixed preposition bi
PRON – 3rd person masculine singular personal pronoun
جار ومجرور
وأنى ا ن ي | ÆNY WǼN veennā ama nasıl olur? But how
Vav,,Nun,,
6,,50,,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
INTG – interrogative noun
الواو عاطفة
اسم استفهام
لهم | LHM lehumu onlar için for them
Lam,He,Mim,
30,5,40,
P – prefixed preposition lām
PRON – 3rd person masculine plural personal pronoun
جار ومجرور
التناوش ن و ش | NWŞ ÆLTNÆWŞ t-tenāvuşu elde etmeleri (will be) the receiving
Elif,Lam,Te,Nun,Elif,Vav,Şın,
1,30,400,50,1,6,300,
N – nominative masculine (form VI) verbal noun
اسم مرفوع
من | MN min -den from
Mim,Nun,
40,50,
P – preposition
حرف جر
مكان ك و ن | KWN MKÆN mekānin yer- a place
Mim,Kef,Elif,Nun,
40,20,1,50,
N – genitive masculine indefinite noun
اسم مجرور
بعيد ب ع د | BAD̃ BAYD̃ beǐydin uzak far off?
Be,Ayn,Ye,Dal,
2,70,10,4,
ADJ – genitive masculine singular indefinite adjective
صفة مجرورة

Konu Başlığı: [34:32-54] Diriliş Günü

Abdulbaki Gölpınarlı : Ve diyecekler ki: İnandık ona, fakat bu uzak bir yerde nereden îmana kavuşacaklar, ondan faydalanacaklar?
Adem Uğur : (İş işten geçtikten sonra:) "Ona inandık" demişlerdir, ama uzak yerden (dünya hayatı gelip geçtikten sonra) imana kavuşmak onlar için nasıl mümkün olur?
Ahmed Hulusi : "O'na (hakikatimizde olarak) iman ettik" dediler. . . (Öyle olsaydı) bu uzaklık nasıl oluşurdu ki!
Ahmet Tekin : İş işten geçtikten sonra: 'Ona iman ettik' demişlerdir. Uzak bir yerden, ulaşılması mümkün olmayan bir yerden imana el uzatmak, ona kavuşmak, onlar için ne mümkün!
Ahmet Varol : 'Ona inandık' derler. Ama onlar için, uzak bir yerden [3] (imana) ulaşmak nerede?
Ali Bulaç : "Biz O'na iman ettik" derler; ancak onlara uzak bir yerden (ahiretten imana) el uzatmak nerede?
Ali Fikri Yavuz : (Ve azabı gördükleri zaman): “-Biz O’na= Hz. Muhammed’e (s.a.v.) iman ettik.” demektedirler; fakat uzak bir yerden (ahiretten) tevbe etmek nerede?
Bekir Sadak : (51-52) Onlari korktuklari zaman bir gorsen; artik kurtulus yoktur; cehenneme yakin bir yerde yakalanmislardir. O zaman, «Allah'a inandik» derler ama, ahiret gibi uzak bir yerden imana nasil kolayca ulasirlar?
Celal Yıldırım : «Biz O'na imân ettik» derler. Ama uzak bir yerden (Âhiret'ten imâna) el sunmak (Dünya'ya yeniden döndürülmek) onlara nereden?
Diyanet İşleri : (Azabı görünce), “ona inandık derler” ama onlar için, artık uzak bir yerden (dünyadan) iman elde etmek nasıl mümkün olur?
Diyanet İşleri (eski) : (51-52) Onları korktukları zaman bir görsen; artık kurtuluş yoktur, cehenneme yakın bir yerde yakalanmışlardır. O zaman, 'Allah'a inandık' derler ama, ahiret gibi uzak bir yerden imana nasıl kolayca ulaşırlar?
Diyanet Vakfi : (İş işten geçtikten sonra:) «Ona inandık» demişlerdir, ama uzak yerden (dünya hayatı gelip geçtikten sonra) imana kavuşmak onlar için nasıl mümkün olur?
Edip Yüksel : 'Ona inandık,' derler. Uzak bir yerden ona nasıl ulaşabilirler?
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Ve: «O'na iman ettik» demektedirler. Fakat onlar için (âhiret gibi) uzak bir yerden (imana) el sunmak (ulaşabilmek) nerede?
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Ve: «O'na iman ettik!» demektedirler, fakat onlara uzak yerden el sunmak nerede?
Elmalılı Hamdi Yazır : Ve «iyman ettik ona» demektedirler, fakat onlara uzak yerden el sunmak nerede?
Fizilal-il Kuran : O'na inandık derler, ama artık iyice uzağında kaldıkları imanı nasıl yakalayacaklardır?
Gültekin Onan : "Biz O'na inandık" derler; ancak onlara uzak bir yerden (ahiretten imana) el uzatmak nerede?
Hakkı Yılmaz : Ve onlar: “O'na iman ettik” dediler. Fakat onlar için uzak bir yerden el sunmak/ulaşabilmek nerede?
Hasan Basri Çantay : «Ona îman etdik» demişlerdir. Fakat onlar için (dünyâye) uzak (kalmış) bir yerden (tevbeye) el sunmak nerede?.
Hayrat Neşriyat : Artık (iş işten geçtikten sonra): 'Ona (Muhammed’e) îmân ettik' demişlerdir. Fakat uzak bir yerden (âhiret âleminden, dünyada olması gereken îmânı) elde etmek, onlar için nasıl (mümkün) olur?
İbni Kesir : O'na inandık demişlerdir. Ama uzak bir yerden nasıl kolayca imana ulaşılır?
İskender Evrenosoğlu : Ve "O'na îmân ettik." dediler. (Hidayete) uzak bir yerden (dalâletten) onlar (îmânı) nasıl elde ederler?
Muhammed Esed : ve (görsen, nasıl) "Biz (şimdi) ona inandık!" diye yalvarırlar fakat nasıl bu kadar uzaktan (kurtuluşa) ere(ceklerini ümit ede)bilirler?
Ömer Nasuhi Bilmen : Ve demiş olurlar ki, ona imân ettik. Fakat onlara uzak bir yerden el sunmak nerede?
Ömer Öngüt : "Ona inandık!" demektedirler. Amma uzak yerden el sunmak (dünyaya yeniden döndürülmek) nasıl mümkün olur?
Şaban Piriş : -Ona inandık, derler. Bu kadar uzak yerden ona nasıl ulaşılır? (İnanmak neye yarar?)
Suat Yıldırım : İş işten geçtikten sonra "Peygambere inandık." demektedirler; ama uzak yerden, ta dünyadan imanı nasıl alabilsinler?
Süleyman Ateş : "Ona inandık" demektedirler, ama uzak yerden (tâ dünyâdan imanı) nasıl alabilsinler?
Tefhim-ul Kuran : «Biz O'na iman ettik» derler; ancak onlara uzak bir yerden (ahiretten imana) el uzatmak nerede?
Ümit Şimşek : 'Ona iman ettik' demektedirler. Ama o kadar uzaktan imana el atmak ne mümkün?
Yaşar Nuri Öztürk : "Ona inandık!" dediler. Ama nasıl mümkün olur onlar için imana ulaşmak o uzak yerden!


[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{ayet_meali.php}