Süleyman Ateş Meali |
|
1: De ki: Cinlerden bir topluluğun Kur'ân dinleyip şöyle dedikleri bana vahyolundu: "Biz harikulâde güzel bir Kur'ân dinledik. | |
2: Doğru yola iletiyor, ona inandık. Artık Rabbimize hiç kimseyi ortak koşmayacağız. | |
3: Doğrusu Rabbimizin şanı yücedir. O, eş ve çocuk edinmemiştir. | |
4: Meğer bizim beyinsiz (İblis veya cinlerin kâfirleri) Allâh hakkında saçma şeyler söylüyormuş. | |
5: Biz insanların ve cinlerin, Allah'a karşı yalan söylemeyeceklerini sanmıştık (onun için o beyinsizin sözüne uymuştuk), | |
6: Doğrusu insanlardan bazı erkekler, cinlerden bazı erkeklere sığınırlardı da onların şımarıklığını artırırlardı. | |
7: Onlar da sizin sandığınız gibi Allâh'ın hiç kimseyi diriltmeyeceğini sanmışlardı. | |
8: Biz göğe dokunduk, onu kuvvetli bekçilerle ve ışınlarla doldurulmuş bulduk. | |
9: Ve biz onun dinlemeğe mahsus olan oturma yerlerinde oturur (gayb haberlerini dinlemeğe çalışır)dık. Artık şimdi kim dinlemek istese, kendisini gözetleyen bir ışın bulur. | |
10: Bilmiyoruz bununla yeryüzündekilere kötülük mü (yapılmak) istendi, yoksa Rabbleri onları doğruya mı iletmek diledi. | |
11: Bize gelince, bizden iyiler de var ve bizden başka türlü olan da var. Biz çeşitli yollara ayrıldık. | |
12: Biz yeryüzünde Allâh'ı âciz bırakamayacağımızı (yerden) kaçmakla da O'nu âciz bırak(ıp O'ndan kurtul)amayacağımızı anladık. | |
13: Biz, yol gösteren (Kur'ân)ı işitince ona inandık. Kim Rabbine inanırsa (ne hakkının) eksik verilmesinden, ne de kendisine kötülük edilmesinden korkar. | |
14: Ve biz, bizden müslümanlar da var ve bizden doğru yoldan sapanlar da var. Kimler müslüman olursa işte onlar doğru yolu aramışlardır. | |
15: Hak yoldan sapanlar ise cehenneme odun olmuşlardır." | |
16: Şâyet yolda doğru gitselerdi onlara bol su verirdik (rızıklarını bollaştırırdık). | |
17: Ki onları, onunla sınayalım. Kim Rabbini anmaktan yüz çevirirse (Rabbi) onu, alt eden bir azâba sokar. | |
18: Mescidler, Allâh'a mahsustur. Allâh ile beraber hiç kimseye yalvarmayın. | |
19: Allâh'ın kulu kalkıp O'na yalvarınca (hayretten, hepsi) onun üzerine üşüşüp nerdeyse keçe gibi birbirlerine geçeceklerdi. | |
20: De ki: "Ben ancak Rabbime yalvarırım ve hiç kimseyi O'na ortak koşmam." | |
21: De ki: "Ben size ne zarar, ne de akıl verme gücüne sâhip değilim." | |
22: De ki: "Beni Allâh'(ın azâbın)dan hiç kimse kurtaramaz ve ondan başka sığınacak kimse bulamam." | |
23: Benim yapabileceğim sadece Allah'tan (bana vahyedilenleri) size duyurmak ve O'nun elçilik görevlerini yerine getirmektir. Artık kim Allah'a ve Elçisine baş kaldırırsa, ona içinde sürekli kalacağı cehennem ateşi vardır. | |
24: Kendilerine va'dedilen şeyi (ya azâbı veya kıyâmet sâ'atini) gördükleri zaman, kimin yardımcı bakımından daha zayıf ve sayıca daha az olduğunu bileceklerdir. | |
25: De ki: "Size söylenen şey yakın mıdır, yoksa Rabbim onun için uzun bir süre mi koyacaktır, bilmem." | |
26: Gaybı bilen O'dur. Gizli bilgisini kimseye göstermez. | |
27: Ancak râzı olduğu elçiye gösterir. Çünkü O, elçisinin önüne ve arkasına gözetleyiciler (koruyucular) koyar. | |
28: (Böyle yapar) Ki onların, Rablerinin kendilerine verdiği mesajları duyurduklarını bilsin. Allâh, onlarda bulunan herşeyi (bilgisiyle) kuşatmıştır ve herşeyi bir bir saymış (hesab etmiş)tir. | |