Ömer Nasuhi Bilmen Meali |
|
1: De ki: Bana vahyolundu ki şüphe yok ki, cinden bir tâife (Kur'anı) dinlemiş de demişler ki, «Muhakkak biz, bir acâib (bedî') bir Kur'an işittik.» | |
2: «Doğru yola rehberlik ediyor, artık biz ona imân ettik ve Rabbimize hiçbir kimseyi ortak tutmayacağız.» | |
3: «Ve şüphe yok ki, Rabbimizin azameti pek yücedir. Ne bir refika ve ne de bir veled edinmemiştir.» | |
4: «Ve muhakkak ki, bizim sefihimiz, Allah'a karşı pek ziyâde yanlış şeyler söyler olmuştur.» | |
5: «Ve doğrusu biz sanmış idik ki, insan ve cin, Allah'a karşı bir yalan söyler değildir.» | |
6: «Ve hakikaten insanlardan bazı erkekler, cinlerden bazı erkeklere sığınır olmuştur. Artık onlar için bir azgınlık arttırmışlardır.» | |
7: «Ve şüphesiz onlar da sizin zannetiğiniz gibi zannetmişlerdir ki, Allah hiçbir kimseyi peygamber göndermeyecektir.» | |
8: «Ve muhakkak ki, biz göğe dokunduk ta hemen onu şiddetli bekçiler ile ve şihaplar ile doldurulmuş bulduk.» | |
9: «Ve hakikaten biz dinlemek için ondan oturulacak yerlerde oturuyorduk. Fakat şimdi kim dinleyecek olursa onun için bir gözetici şihap buluyor.» | |
10: «Ve doğrusu biz bilmiyoruz ki, yerde bulunanlar için bir şer mi murad edilmiştir, yoksa onlar için Rableri bir doğruluk mu irâde buyurmuştur?» | |
11: «Ve şüphe yok ki bizden sâlih kimseler vardır ve bizden onun dûnunda olanlar da vardır. Biz müteferrik cemaatler olmuşuzdur.» | |
12: «Ve muhakkak anladık ki, Allah'ı yerde acze düşüremeyiz ve kaçmakla da onu aciz bırakamayız.» | |
13: «Doğrusu biz vaktâ ki, o rehber-i hidâyeti dinledik, O'na imân ettik. İmdi kim de Rabbine imân ederse artık ne noksaniyetten ve ne de bir zillete uğramadan korkmaz.» | |
14: «Ve muhakkak ki, bizden müslümanlar da vardır ve bizden mütecavizler de vardır, artık kimler İslâmiyet'e nâil olmuşlar ise, işte onlar doğru yolu araştırmışlardır.» | |
15: «Amma, hakkı tecavüz edenler ise, işte onlar da cehennem için bir odun olmuşlardır.» | |
16: Ve eğer onlar, o yol üzerinde dosdoğru gitse idiler, elbette kendilerine bol bol su içirirdik. | |
17: Onları bu hususta imtihana çekelim diye. Ve her kim Rabbinin zikrinden yüz çevirirse onu da pek meşakkatli bir azaba sevkederiz. | |
18: Ve şüphe yok, mescitler Allah içindir, artık Allah ile beraber hiçbir kimseye ibadette bulunmayın. | |
19: Ve muhakkak ki, Allah'ın kulu vaktâ ki kalktı, O'na dua eder oldu, az kaldı ki, onun üzerine toplaşmış cemaatler oluversinler. | |
20: De ki: «Ben ancak Rabbime ibadet ederim ve O'na hiçbir kimseyi şerik edinmem.» | |
21: De ki: «Doğrusu ben sizin için ne bir zarara ve ne de bir faideye malik değilim.» | |
22: De ki: «Şüphe yok, beni Allah'tan hiçbir kimse elbette koruyamaz ve ben O'ndan başka bir sığınacak bulamam.» | |
23: Ancak Allah'tan ve O'nun gönderdiklerinden bir tebliğdir ve her kim Allah'a ve onun resûlüne isyan ederse, artık şüphe yok ki, onun için cehennem ateşi vardır, orada ebedîyen kalıcılar olmak üzere. | |
24: (24-25) Tehdid olunur oldukları şeyi gördükleri vakit artık bileceklerdir ki, yardımcı itibariyle en zaif ve adeden en az olan kim imiş? De ki: «Ben bilmem ki tehdid edilir olduğunuz şey, yakın mıdır, yoksa Rabbim onun için uzun bir müddet mi tayin kılar?» | |
26: O, gaybı bilendir, fakat gaybı üzerine bir kimseyi apaçık haberdar etmez. | |
27: İhtiyar buyurduğu bir resûl müstesna, çünkü o, bunun önünden ve ardından muhafızlar sevkeder. | |
28: Rablerinin risâletlerini hakkıyla eriştirmiş olduklarını bilmesi için (öyle muhafızlar tayin buyurulmuştur). Ve onların yanlarında olanı ilmen kuşatmıştır ve her bir şeyi adeden sayıp bilmiştir. | |