Ümit Şimşek Meali |
|
1: Nûn. And olsun kaleme ve yazdıklarına. | |
2: Rabbinin nimeti sayesinde, sen bir mecnun değilsin. | |
3: Senin için ardı arkası kesilmeyecek bir ödül vardır. | |
4: Şüphesiz ki sen pek büyük bir ahlâk üzeresin. | |
5: Sen de göreceksin, onlar da görecekler: | |
6: Deliren hanginizmiş? | |
7: Yolundan sapanları Rabbin çok iyi bilir; doğru yolda olanları en iyi bilen de Odur. | |
8: Yalanlayanların sözüne uyma. | |
9: Onlara yaltaklanmanı isterler, tâ ki onlar da sana yaltaklansınlar. | |
10: Uyma sen çok yemin edene, aşağılık kimseye, | |
11: Başkasını çekiştirene, söz taşıyana, | |
12: Hayra engel olana, haddini aşana, çok günahkâr olana, | |
13: Kaba ve katı kalpli olup üstelik bir de soysuz olana. | |
14: Malları, oğulları var diye onlara uyma. | |
15: Ona âyetlerimiz okunduğunda, 'Eskilerin efsaneleri' der. | |
16: Biz onun burnunu sürteceğiz. | |
17: Onları, tıpkı bağ sahiplerini sınadığımız gibi sınadık. Onlar sabah olur olmaz bağlarının ürününü devşireceklerine yemin etmişlerdi. | |
18: Bir istisna da yapmamışlardı. | |
19: Onlar uyurken Rabbin tarafından bir âfet orayı kuşatıverdi. | |
20: Bağ simsiyah küle döndü. | |
21: Sabah olduğunda seslendiler: | |
22: 'Devşirecekseniz, erkenden ürününüzün başına geçin.' | |
23: Giderken fısıldaşıyorlardı: | |
24: 'Sakın yanınıza bir yoksul sokulmasın' diye. | |
25: Erkenden vardılar, yoksula engel olmak ellerindeymiş gibi. | |
26: Bir de ne görsünler! 'Herhalde biz yanlış geldik' dediler. | |
27: 'Yok, yanlış gelmedik; mahrum kaldık.' | |
28: Aklı başında olanı 'Ben size Allah'ı tesbih edin dememiş miydim?' dedi. | |
29: 'Rabbimizi tesbih ederiz,' dediler. 'Doğrusu biz kendimize yazık etmişiz.' | |
30: Dönüp birbirlerini suçladılar. | |
31: 'Eyvah bize,' dediler. 'Gerçekten azgınmışız. | |
32: 'Ama bakarsın, Rabbimiz bunun yerine daha iyisini bize verir. Biz artık Rabbimize yöneliyoruz.' | |
33: İşte azap böyledir. Âhiret azabı daha da büyüktür. Keşke bilmiş olsalardı! | |
34: Doğrusu, muttaki olanlar için rableri katında nimetlerle donatılmış cennetler vardır. | |
35: Yoksa Biz Müslümanları mücrimlerle bir tutar mıyız? | |
36: Ne oluyor size? Nasıl bir yargıya varıyorsunuz böyle? | |
37: Yoksa ders aldığınız bir kitabınız mı var? | |
38: O kitap 'Beğendiğiniz herşey sizin olsun' mu diyor? | |
39: Veya 'Siz neye hükmederseniz o olur' diye, kıyamete kadar geçerli olmak üzere size yeminler mi etmişiz? | |
40: Sor onlara, buna hangisi kefil? | |
41: Yoksa onların ortakları mı var? O zaman çağırsınlar ortaklarını, eğer sözlerinde doğru iseler. | |
42: O gün işler çetinleşir de secdeye çağrılırlar; fakat güçleri yetmez. | |
43: Gözleri baygın düşmüş, kendilerini zillet kaplamıştır. Halbuki sapasağlam iken de onlar secdeye çağrılmışlardı | |
44: Bu sözü yalanlayanı Bana bırak. Onları ummadıkları yönden yavaş yavaş helâke yaklaştıracağız. | |
45: Ben mühlet veririm; tuzağım ise pek çetindir. | |
46: Yoksa sen onlardan ücret istiyorsun da onlar ağır bir borç altına mı giriyorlar? | |
47: Yahut yanlarında gayb bilgisi var da ona bakarak mı yazıyorlar? | |
48: Rabbin hükmedinceye kadar sabret; balığın yoldaşı gibi olma. Hani o gamla dolmuşken Rabbine seslenmişti. | |
49: Rabbinin nimeti erişmeseydi, o bomboş araziye kınanmış bir halde atılıp gidecekti. | |
50: Fakat Rabbi onu seçti ve salih kullarına kattı. | |
51: Kur'ân'ı işittiklerinde, o kâfirler neredeyse seni gözleriyle yıkacaklardı. Yine de 'O delinin biri' diyorlar. | |
52: Halbuki o âlemler için bir öğüttür. | |