Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) Meali |
|
1: Kâf. Şanlı ve şerefli Kur'an'a andolsun ki, | |
2: Doğrusu kâfirler kendi içlerinden uyarıcı bir peygamber geldiğine şaşırdılar da dediler ki: «Bu şaşılacak bir şeydir! | |
3: Öldüğümüz ve bir toprak olduğumuz vakit mi (tekrar) dirileceğiz? Bu dönüş çok uzaktır.» | |
4: Fakat biz toprağın onlardan neyi eksilttiğini elbette biliyoruz. Yanımızda herşeyi kaydedip muhafaza eden bir kitap vardır. | |
5: Doğrusu hak kendilerine geldiği zaman yalanladılar da şimdi karmakarışık bir ıztırap içindeler. | |
6: Artık üstlerindeki göğe bakmazlar mı ki, onu nasıl bina etmiş ve süslemişiz, onun hiçbir çatlağı yoktur. | |
7: Yeri de nasıl uzatmış, üzerine sabit dağlar oturtmuşuz. Orada görünüşü güzel her çeşit bitkiden çiftler yetiştirdik. | |
8: Bunlar, Allah'a yönelen her kula gönül gözünü açmak ve ona ibret vermek içindir. | |
9: Bir de gökten bereketli bir su indirip de onunla bağlar, bahçeler ve biçilecek taneler bitirmekteyiz. | |
10: Tomurcukları birbiri üzerine dizilmiş uzun boylu hurma ağaçları yetiştirdik. | |
11: Bunları kullara rızık olması için (yetiştirmekteyiz). O su ile ölü bir toprağa can verdik, işte hayata çıkış da böyledir. | |
12: Onlardan önce Nuh'un kavmi, Ress halkı ve Semûd da yalanlamıştı. | |
13: Âd, Firavun, Lût'un kardeşleri de (yalanladılar). | |
14: Eyke halkı ve Tübbâ kavmi de, bunların hepsi peygamberleri yalanladılar da (onlara) azabım hak oldu. | |
15: Biz ilk yaratmada acizlik mi gösterdik? Doğrusu, onlar yeni bir yaratılıştan şüphe içindedirler. | |
16: Andolsun insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz. Ve biz ona şah damarından daha yakınız. | |
17: Onun sağında ve solunda oturmuş iki melek zabıt tutarken, | |
18: İnsan hiçbir söz söylemez ki yanında (onu) gözetleyen, dediklerini zapteden bir melek hazır bulunmasın. | |
19: Ölüm sarhoşluğu gerçekten geldiğinde, «Ey insan! İşte bu senin öteden beri kaçtığın şeydir.» denir. | |
20: Sur'a üfürülür, işte bu, tehdid(in gerçekleşme) günüdür. | |
21: Her can, kendisiyle beraber bir sevk memuru ve bir şahid bulunduğu halde gelir. | |
22: (Allah ona) «Andolsun sen bundan gaflet içinde idin. Şimdi senden gaflet perdesini kaldırdık. Bugün artık gözün keskindir.» der. | |
23: Beraberindeki melek «işte yanımdaki hazır» der. | |
24: (Allah iki meleğe buyurur ki:) «Haydi ikiniz, atın cehenneme her inatçı nankörü! | |
25: İyiliklere (sürekli) engel olan, saldırgan, şüpheciyi. | |
26: O ki Allah'ın yanında başka ilâh edinmiştir. Haydi ikiniz birlikte onu şiddetli azaba atın.» | |
27: Yanındaki arkadaşı (şeytan) der ki: «Rabbimiz! Ben onu azdırmadım. Fakat kendisi derin bir sapıklık içindeydi». | |
28: Allah buyurur ki: «Huzurumda çekişmeyin! Ben size daha önce uyarıcı göndermiştim.» | |
29: Benim huzurumda söz değiştirilmez. Ve ben kullara asla zulmedici değilim. | |
30: Biz O gün cehenneme: «Doldun mu?» diyeceğiz. O da: «Daha fazla var mı?» diyecektir. | |
31: Cennet de kötülükten sakınanlara yaklaştırılır. Zaten uzak değildir. | |
32: (32-33) Onlara denir ki: «İşte size vaad edilen bu cennet, Allah'a yönelen, O'nun emirlerine riayet eden, görmediği halde Rahman olan Allah'tan korkan ve O'na yönelen bir kalple gelenlere mahsustur. | |
34: Şimdi selam ve selametle oraya girin. İşte sonsuzluk günü budur.» | |
35: Orada onlara ne isterlerse vardır. Katımızda daha fazlası da vardır. | |
36: Ey Muhammed! Biz onlardan önce kendilerinden daha kuvvetli olan ve beldeleri delik deşik eden nice nesilleri helak ettik, hiç kurtuluş var mı? | |
37: Şüphesiz ki bunda kalbi olan ve hazır bulunup kulak veren kimse için elbette bir öğüt vardır. | |
38: Andolsun ki biz gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri altı günde yarattık. Bize hiçbir yorgunluk da dokunmadı. | |
39: Ey Muhammed! Onların söylediklerine karşı sabret. Güneşin doğuşundan önce (sabah namazını) ve batışından önce de (öğle ve ikindi namazlarını kılarak) Rabbini Hamd ile tesbih et. | |
40: Geceleyin (akşam ve yatsı namazlarını kılarak), namazlardan sonra da (vitir ve nafile kılarak) O'nu tesbih et. | |
41: Bir münadinin yakın bir yerden sesleneceği güne kulak ver. | |
42: O gün insanlar, o çağrıyı gerçek olarak duyarlar. İşte bugün, kabirlerden çıkış günüdür. | |
43: Gerçekten biz hem yaşatırız, hem öldürürüz. Sonunda dönüş yalnız bizedir. | |
44: O gün yer yarılır, insanlar kabirlerinden çabucak çıkarlar. İşte bu, sadece bize göre kolay bir toplanmadır. | |
45: Biz onların söylediklerini daha iyi biliriz. Sen onlara karşı zor kullanacak değilsin. O halde sen, benim tehdidimden korkanlara bu Kur'ân ile öğüt ver. | |