Elmalılı Hamdi Yazır Meali |
|
1: Kaf ve Kur'an-i mecîd hakkı için | |
2: Doğrusu şaştılar da kendilerine içlerinden korkutucu bir Peygamber geldiğine dediler ki kâfirler bu acîb bir şey | |
3: Öldüğümüz ve bir toprak olduğumuz vakıt ha? Bu baıyd bir irca' | |
4: fakat Arz onlardan neyi eksiltir bize ma'lûmdur ve nezdimizde hıfzedici bir kitab vardır | |
5: Doğrusu hak kendilerine geldiği zaman tekzib ettiler de şimdi karma karışık bir ıztırab içindeler | |
6: Artık üstlerindeki Semâya bir baksalar a, biz onu nasıl bina etmişiz ve ziynetlemişiz hiçbir gediği yok. | |
7: Arza da: bir imtidad vermişiz ve ağır baskılar oturtmuşuz ve her çeşidden çiftler bitirmişiz ki temaşasına doyulmaz | |
8: Gözler gönüller açar, yaradanın kudretini ıhtar eder, dersler verir birer nişane-i basîret ve nümune-i ıbret olmak üzere, hakka yüz tutan her kul için | |
9: Bir de Semadan mübarek bir su indirip de onunla bağlar bağçeler bitirmekteyiz ve biçilecek taneler | |
10: Ve Semaya ser çeken hurma ağaçları ki sıvama dizilmiş bir tal'ı vardır | |
11: Kullara rızk için ve onunla ölü bir beldeye hayat vermekteyiz, işte o huruc da böyledir. | |
12: Tekzib etti onlardan evvel Nuhun kavmı ve Ashabı Ress ve Semûd | |
13: Ve Âd ve Firavn ve ıhvanı Lût ve ashabı | |
14: Eyke ve tübbe'in kavmı, her biri gönderilen Peygamberleri tekzib etti de hakk oldu veîd | |
15: Ya artık birinci yaradış ile yoruluverdik mi? Doğrusu onlar, yeni bir yaradılıştan iltibastalar | |
16: Hem şanıma kasem ederim ki hakıkat insanı biz yarattık ve biliriz; nefsi onu ne ile vesveselendirir ve biz ona «habl-i verîd»den daha yakınızdır. | |
17: İki zabıt memuru zabıt tutarlarken, biri sağdan oturmuş biri soldan. | |
18: Her ne söz atarsa mutlak yanında hâzır bir gözcü vardır | |
19: Ve ölüm sekeratı hakk ile geldikte işte diye: o senin kaçıp durduğun | |
20: Ve Sur üfürüldükte: ki işte o veîd günüdür | |
21: Ve her nefis gelmiştir, beraberinde bir sevk me'muru ve bir şâhid vardır | |
22: Celâlim hakkı için (denir) sen bundan bir gaflette idin. Şimdi senden perdeni açtık, artık bu gün gözün keskindir, | |
23: Ve karîni demiştir: İşte bu yanımdaki hâzır. | |
24: (Buyurulur:) Atın atın Cehenneme her nankör anud, | |
25: hayra engel, haşarı işkilci kâfiri | |
26: Ki Allahın yanında başka ilâh tutmuştur, haydin ikiniz bir atın onu o şiddetli azâb içine | |
27: Arkadaşı der: Ya rabbenâ onu ben azdırmadım velâkin kendisi uzak bir dalâl içinde idi. | |
28: Buyurur ki: Huzurumda çekişmeyin, ben size önceden veîd göndermiş iken | |
29: Benim ındimde söz değiştirilmez ve ben kullara zulümkâr değilim | |
30: O gün ki Cehenneme doldun mu? diyeceğiz. O, daha ziyade var mı? diyecek. | |
31: Cennet de müttekılere uzak olmıyarak yaklaştırılmış bulunacak | |
32: İşte bu, diye: o sizin va'd olunduğunuz. Her bir tevbekâr, vazifesine riayetkâr olan. | |
33: Gaybde rahmana haşyet duyan ve inâbeli bir kalb ile gelen kimselere | |
34: Girin ona bir selâm ile, bu işte o hulûd günü | |
35: Orada onlara ne dilerlerse var, bizim nezdimizde ise ziyade var | |
36: Hem önlerinde nice karn helâk ettik, onlar tutumca onlardan daha çetin idiler, beldelerde delik aradılar. Var mı bir kaçamak? | |
37: Şübhesiz ki bu söylenende kalbi olan yâhud şuhud halinde kulak tutan kimse için uyandıracak bir ıhtar vardır | |
38: Şanım hakkı için biz o Gökleri ve Yeri ve aralarındakileri altı günde halk ettik, bize bir yorgunluk da dokunmadı. | |
39: O halde onların lâflarına karşı sabret de rabbına hamd ile tesbih eyle güneş doğmadan evvel ve batmadan evvel | |
40: Geceden de tesbih et ona hem de secde arkalarında | |
41: Ve dinle o münadînin bağıracağı günü yakın bir yerden | |
42: Hakka çağıran o sayhayı işidecekleri gün, işte o, huruc günüdür | |
43: Şübhesiz ki biz biziz, hem diriltiriz, hem öldürürüz ve dönüş bizedir. | |
44: O gün ki Arz onlardan ayrılır sür'atle koşarlar, o, bir haşirdir ki ancak bize kolaydır | |
45: Biz pek a'lâ biliyoruz ki ne diyorlar, maamafih sen onlara karşı bir cebbar değilsin, şimdi sen benim veîdlerimden korkacaklara bu Kur'an ile öğüd ver | |