İskender Evrenosoğlu Meali |
|
1: Talep sahibi birisi, vuku bulacak vakayı (azabı) istedi. | |
2: Kâfirler için, onu geri çevirecek kimse yoktur. | |
3: (O azap), mearic (yüksekliklerin, yüksek derecelerin) sahibi Allah tarafındandır. | |
4: Melekler ve ruh, O'na, süresi elli bin yıl olan bir günde yükselir. | |
5: Artık güzel bir sabırla sabret. | |
6: Muhakkak ki onlar, onu (kâfirler için vuku bulacak azabı), uzak (bir ihtimal) olarak görüyorlar. | |
7: Ve Biz, onu yakın olarak görüyoruz. | |
8: O gün (azap günü) gökyüzü, erimiş maden gibi olacak. | |
9: Ve dağlar (atılmış) rengârenk yün parçaları gibi olacak. | |
10: Ve (o gün) hiçbir dost, başka bir dostu sormaz. | |
11: Onlar birbirlerine gösterilirler, günahkâr olan izin günü, azaptan kurtulmak için, oğullarını fidye olarak verebilmeyi temenni eder. | |
12: Kendi eşini ve kardeşini. | |
13: Ve kendisini barındıran aşiretini. | |
14: Ve yeryüzünde kim varsa hepsini (versin de), sonra kendisini kurtarsın. | |
15: Hayır, asla! Muhakkak ki o (kurtulmak istediği), alev alev yanan ateştir. | |
16: (O ateş), baş derisini yakıp kavurucudur. | |
17: Kim arkasını döner ve (îmândan) yüz çevirirse onu çağırır. | |
18: Ve (mal, servet) toplayıp, sonra da onu biriktireni. | |
19: Muhakkak ki insan, sabırsız ve tamahkâr olarak yaratıldı. | |
20: Kendisine bir şerr dokununca feryat edicidir. | |
21: Ve kendisine bir hayır dokunduğu zaman cimrilik edendir. | |
22: Namaz kılanlar hariç. | |
23: Onlar namazlarına devam edenlerdir. | |
24: Ve onlar, mallarında belirli bir hak bulunanlardır. | |
25: İsteyenler ve mahrum olanlar için. | |
26: Ve onlar ki, dîn gününü tasdik ederler. | |
27: Ve onlar, Rab'lerinin azabından korkanlardır. | |
28: Muhakkak ki onların Rabbinin azabı, gayri memundur (ondan emin olunamaz). | |
29: Ve onlar, ırzlarını muhafaza edenlerdir. | |
30: Zevcelerine ve ellerinin arasında sahip olduklarına (cariyelerine karşı durumları) hariç. Çünkü muhakkak ki onlar, kınanmış değildir. | |
31: Artık kim bunun arkasını ararsa (fazlasını isterse), o taktirde işte onlar; onlar haddi aşmış olanlardır. | |
32: Ve onlar emanetlerine ve ahdlerine riayet edenlerdir. | |
33: Ve onlar, şahitliklerinde kaim olanlardır (şahitliğe devam edenler). | |
34: Ve onlar, namazlarını muhafaza edenlerdir (devamlı kılanlardır). | |
35: İşte onlar, cennetlerde ikram olunan kimselerdir. | |
36: İnkâr edenler, şimdi niçin senin tarafına doğru hızla koşar oldular? | |
37: Sağdan ve soldan dağınık gruplar halinde. | |
38: Onlardan hepsi Naîm cennetine sokulacağını mı umuyor? | |
39: Hayır, asla! Muhakkak ki Biz, onları bildikleri şeyden yarattık. | |
40: Artık hayır (öyle değil). Doğuların ve batıların Rabbine yemin ederim. Muhakkak ki Biz, elbette kaadiriz (öyle ki). | |
41: Onlardan daha hayırlısı ile değiştirmeye (onların yerine getirmeye)! Ve Biz, önüne geçilebilecek (engellenebilecek) değiliz. | |
42: Artık onları terket, vaadolundukları güne kavuşuncaya kadar dalsınlar ve oynasınlar. | |
43: Kabirlerinden süratle çıkacakları gün, sanki onlar bir hedefe koşuyor gibidir. | |
44: Onların bakışları korkulu bir haldedir, onları bir zillet kaplar. İşte bu, onların vaadolundukları gündür. | |