Yaşar Nuri Öztürk Meali |
|
1: Soran birisi, geleceği kuşkusuz azabı sordu. | |
2: Küfre sapanlar içindir o. Yoktur onu savacak. | |
3: Yükselme boyutlarının/derecelerinin sahibi Allah'tandır o. | |
4: Melekler ve Rûh, miktarı ellibin yıl olan bir günde yükselirler O'na. | |
5: Artık güzel bir sabırla sabret! | |
6: Onlar onu çok uzak görüyorlar. | |
7: Biz ise onu çok yakın görüyoruz. | |
8: O gün gök, erimiş bir maden gibi olur. | |
9: Dağlar, atılmış, renkli yün gibi olur. | |
10: En yakın dostlar birbirlerinin halini sormaz/bir dost bir dostundan bir şey isteyemez. | |
11: Birbirlerine gösterilirler. Suçlu, o günün azabından kurtulmak için oğullarını fidye vermeyi bile ister. | |
12: Eşini, kardeşini, | |
13: Kendisini kucaklayıp barındıran ailesini. | |
14: Ve yeryüzündeki insanların tümünü fidye verip kendisini kurtarmayı ister. | |
15: Hayır, hayır! O, alevlenen bir ateştir. | |
16: Yakar kavurur deriyi/koparıp götürür kolu bacağı. | |
17: Çağırır, sırtını dönüp uzaklaşanı, | |
18: Toplayıp kasada yığanı/depolayanı. | |
19: İşin gereği şu ki insan; aceleci, hırslı, sabırsız, tahammülsüz yaratılmıştır. | |
20: Kendisine kötülük/hoşnutsuzluk dokununca basar bağırır. | |
21: Kendisine hayır ve nimet ulaşınca ondan başkalarının yararlanmasına engel olur. | |
22: Namaz kılıp dua edenler müstesna. | |
23: Bunlar, namazlarında süreklidirler. | |
24: Bunların mallarında belirli bir hak vardır: | |
25: Yoksul ve yoksun için. | |
26: Bunlar, din gününü içtenlikle doğrularlar. | |
27: Bunlar, yalnız Rablerinin azabından ürperirler. | |
28: Gerçekten de Rablerinin azabı emin olunmayacak bir azaptır. | |
29: Bunlar, cinsiyet organlarını titizlikle korurlar. | |
30: Ancak onlar, eşleriyle, imkânlarının sahip olduğu şeyler konusunda kınanamazlar. | |
31: Kim bunun ötesini isterse, işte böyleleri sınırı aşanların ta kendileridir. | |
32: Bunlar, kendilerindeki emanetlere ve ahitlerine sadık kalırlar. | |
33: Bunlar, tanıklıklarını tam yaparlar. | |
34: Ve bunlar, namazlarını/dualarını korurlar. | |
35: İşte bunlar cennetlerde ikram göreceklerdir. | |
36: O nankörlere ne oluyor ki, sana doğru, o yandan, bu yandan boyunlarını uzatarak geliyorlar; | |
37: Sağdan ve soldan parçalar halinde. | |
38: Onlardan herbiri nimet bahçesine konulacağını mı umuyor? | |
39: Hayır, ummasınlar! Gerçek şu ki biz onları, bildikleri şeyden yarattık. | |
40: İş onların sandığı gibi değil! Doğuların ve batıların Rabbine yemin olsun ki, biz gerçekten gücü yetenleriz; | |
41: Onları kendilerinden daha üstün olanlarla değiştirmeye... Ve biz önüne geçilebilecekler değiliz. | |
42: Bırak onları! Dalsınlar, oynasınlar kendileri için belirlenen günlerine ulaşıncaya kadar. | |
43: O gün, kabirlerden fırlayarak çıkarlar. Dikilmiş putlara doğru akın akın gider gibidirler. | |
44: Gözleri yere eğik; bir zillet kuşatmıştır onları. İşte bu gündür onlara vaat edilmiş olan. | |