» 48 / Fetih  29:

Kuran Sırası: 48
İniş Sırası: 111
Feth Suresi = Fetih/Fethetmek Suresi
ayetlerinde birkaç defa fetihten söz edildiginden bu ismi almistir.
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29

48:29 için Araştırma Linkleri: |Corpus |Kuran Haritasi |Kuran'a Sor |Global Quran |Tanzil |

"Kuran okuduğun zaman, taşlanmış şeytandan ALLAH'a sığın!"
Muhammed | elçisidir | Allah'ın | ve bulunanlar | onun yanında | katı | karşı | kafirlere | merhametlidirler | birbirlerine karşı | onları görürsün | rüku' ederek | secde ederek | aradıklarını | bir lutuf | -dan | Allah- | ve rızasını | nişanları vardır | | yüzlerinde | -nden | izi- | secde | şöyledir | onların vasıfları | | Tevrat'taki | ve vasıfları | | İncildeki | bir ekin gibidir | çıkaran | filizini | onu güçlendiren | sonra kalınlaşan | derken dikilen | üstüne | gövdesinin | hoşuna gider | ekincilerin | öfkelendirsin diye | onlara karşı | kafirleri | va'detmiştir | Allah | | inananlara | ve yapanlara | iyi işler | onlardan | mağfiret | ve mükafat | büyük |

MḪMD̃ RSWL ÆLLH WÆLZ̃YN MAH ǼŞD̃ÆÙ AL ÆLKFÆR RḪMÆÙ BYNHM TRÆHM RKAÆ SCD̃Æ YBTĞWN FŽLÆ MN ÆLLH WRŽWÆNÆ SYMÆHM FY WCWHHM MN ǼS̃R ÆLSCWD̃ Z̃LK MS̃LHM FY ÆLTWRÆT WMS̃LHM FY ÆLÎNCYL KZRA ǼḢRC ŞŦǼH F ËZRH FÆSTĞLƵ FÆSTW AL SWGH YACB ÆLZRÆA LYĞYƵ BHM ÆLKFÆR WAD̃ ÆLLH ÆLZ̃YN ËMNWÆ WAMLWÆ ÆLṦÆLḪÆT MNHM MĞFRT WǼCRÆ AƵYMÆ
muHammedun rasūlu llahi velleƶīne meǎhu eşiddā'u ǎlā l-kuffāri ruHamā'u beynehum terāhum rukkeǎn succeden yebteğūne feDlen mine llahi ve riDvānen sīmāhum vucūhihim min eṧeri s-sucūdi ƶālike meṧeluhum t-tevrāti ve meṧeluhum l-incīli kezer'ǐn eḣrace şeTehu fe āzerahu festeğleZe festevā ǎlā sūḳihi yuǎ'cibu z-zurrāǎ liyeğiyZe bihimu l-kuffāra veǎde llahu elleƶīne āmenū ve ǎmilū S-SāliHāti minhum meğfiraten ve ecran ǎZīmen

مُحَمَّدٌ رَسُولُ اللَّهِ وَالَّذِينَ مَعَهُ أَشِدَّاءُ عَلَى الْكُفَّارِ رُحَمَاءُ بَيْنَهُمْ تَرَاهُمْ رُكَّعًا سُجَّدًا يَبْتَغُونَ فَضْلًا مِنَ اللَّهِ وَرِضْوَانًا سِيمَاهُمْ فِي وُجُوهِهِمْ مِنْ أَثَرِ السُّجُودِ ذَٰلِكَ مَثَلُهُمْ فِي التَّوْرَاةِ وَمَثَلُهُمْ فِي الْإِنْجِيلِ كَزَرْعٍ أَخْرَجَ شَطْأَهُ فَازَرَهُ فَاسْتَغْلَظَ فَاسْتَوَىٰ عَلَىٰ سُوقِهِ يُعْجِبُ الزُّرَّاعَ لِيَغِيظَ بِهِمُ الْكُفَّارَ وَعَدَ اللَّهُ الَّذِينَ امَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ مِنْهُمْ مَغْفِرَةً وَأَجْرًا عَظِيمًا

Transcript Okunuş Türkçe
1. MḪMD̃ = muHammedun : Muhammed
2. RSWL = rasūlu : elçisidir
3. ÆLLH = llahi : Allah'ın
4. WÆLZ̃YN = velleƶīne : ve bulunanlar
5. MAH = meǎhu : onun yanında
6. ǼŞD̃ÆÙ = eşiddā'u : katı
7. AL = ǎlā : karşı
8. ÆLKFÆR = l-kuffāri : kafirlere
9. RḪMÆÙ = ruHamā'u : merhametlidirler
10. BYNHM = beynehum : birbirlerine karşı
11. TRÆHM = terāhum : onları görürsün
12. RKAÆ = rukkeǎn : rüku' ederek
13. SCD̃Æ = succeden : secde ederek
14. YBTĞWN = yebteğūne : aradıklarını
15. FŽLÆ = feDlen : bir lutuf
16. MN = mine : -dan
17. ÆLLH = llahi : Allah-
18. WRŽWÆNÆ = ve riDvānen : ve rızasını
19. SYMÆHM = sīmāhum : nişanları vardır
20. FY = fī :
21. WCWHHM = vucūhihim : yüzlerinde
22. MN = min : -nden
23. ǼS̃R = eṧeri : izi-
24. ÆLSCWD̃ = s-sucūdi : secde
25. Z̃LK = ƶālike : şöyledir
26. MS̃LHM = meṧeluhum : onların vasıfları
27. FY = fī :
28. ÆLTWRÆT = t-tevrāti : Tevrat'taki
29. WMS̃LHM = ve meṧeluhum : ve vasıfları
30. FY = fī :
31. ÆLÎNCYL = l-incīli : İncildeki
32. KZRA = kezer'ǐn : bir ekin gibidir
33. ǼḢRC = eḣrace : çıkaran
34. ŞŦǼH = şeTehu : filizini
35. F ËZRH = fe āzerahu : onu güçlendiren
36. FÆSTĞLƵ = festeğleZe : sonra kalınlaşan
37. FÆSTW = festevā : derken dikilen
38. AL = ǎlā : üstüne
39. SWGH = sūḳihi : gövdesinin
40. YACB = yuǎ'cibu : hoşuna gider
41. ÆLZRÆA = z-zurrāǎ : ekincilerin
42. LYĞYƵ = liyeğiyZe : öfkelendirsin diye
43. BHM = bihimu : onlara karşı
44. ÆLKFÆR = l-kuffāra : kafirleri
45. WAD̃ = veǎde : va'detmiştir
46. ÆLLH = llahu : Allah
47. ÆLZ̃YN = elleƶīne :
48. ËMNWÆ = āmenū : inananlara
49. WAMLWÆ = ve ǎmilū : ve yapanlara
50. ÆLṦÆLḪÆT = S-SāliHāti : iyi işler
51. MNHM = minhum : onlardan
52. MĞFRT = meğfiraten : mağfiret
53. WǼCRÆ = ve ecran : ve mükafat
54. AƵYMÆ = ǎZīmen : büyük
Muhammed | elçisidir | Allah'ın | ve bulunanlar | onun yanında | katı | karşı | kafirlere | merhametlidirler | birbirlerine karşı | onları görürsün | rüku' ederek | secde ederek | aradıklarını | bir lutuf | -dan | Allah- | ve rızasını | nişanları vardır | | yüzlerinde | -nden | izi- | secde | şöyledir | onların vasıfları | | Tevrat'taki | ve vasıfları | | İncildeki | bir ekin gibidir | çıkaran | filizini | onu güçlendiren | sonra kalınlaşan | derken dikilen | üstüne | gövdesinin | hoşuna gider | ekincilerin | öfkelendirsin diye | onlara karşı | kafirleri | va'detmiştir | Allah | | inananlara | ve yapanlara | iyi işler | onlardan | mağfiret | ve mükafat | büyük |

[] [RSL] [] [] [] [ŞD̃D̃] [] [KFR] [RḪM] [BYN] [RÆY] [RKA] [SCD̃] [BĞY] [FŽL] [] [] [RŽW] [SWM] [] [WCH] [] [ÆS̃R] [SCD̃] [] [MS̃L] [] [] [MS̃L] [] [] [ZRA] [ḢRC] [ŞŦÆ] [ÆZR] [ĞLƵ] [SWY] [] [SWG] [ACB] [ZRA] [ĞYƵ] [] [KFR] [WAD̃] [] [] [ÆMN] [AML] [ṦLḪ] [] [ĞFR] [ÆCR] [AƵM]
MḪMD̃ RSWL ÆLLH WÆLZ̃YN MAH ǼŞD̃ÆÙ AL ÆLKFÆR RḪMÆÙ BYNHM TRÆHM RKAÆ SCD̃Æ YBTĞWN FŽLÆ MN ÆLLH WRŽWÆNÆ SYMÆHM FY WCWHHM MN ǼS̃R ÆLSCWD̃ Z̃LK MS̃LHM FY ÆLTWRÆT WMS̃LHM FY ÆLÎNCYL KZRA ǼḢRC ŞŦǼH F ËZRH FÆSTĞLƵ FÆSTW AL SWGH YACB ÆLZRÆA LYĞYƵ BHM ÆLKFÆR WAD̃ ÆLLH ÆLZ̃YN ËMNWÆ WAMLWÆ ÆLṦÆLḪÆT MNHM MĞFRT WǼCRÆ AƵYMÆ

muHammedun rasūlu llahi velleƶīne meǎhu eşiddā'u ǎlā l-kuffāri ruHamā'u beynehum terāhum rukkeǎn succeden yebteğūne feDlen mine llahi ve riDvānen sīmāhum vucūhihim min eṧeri s-sucūdi ƶālike meṧeluhum t-tevrāti ve meṧeluhum l-incīli kezer'ǐn eḣrace şeTehu fe āzerahu festeğleZe festevā ǎlā sūḳihi yuǎ'cibu z-zurrāǎ liyeğiyZe bihimu l-kuffāra veǎde llahu elleƶīne āmenū ve ǎmilū S-SāliHāti minhum meğfiraten ve ecran ǎZīmen
محمد رسول الله والذين معه أشداء على الكفار رحماء بينهم تراهم ركعا سجدا يبتغون فضلا من الله ورضوانا سيماهم في وجوههم من أثر السجود ذلك مثلهم في التوراة ومثلهم في الإنجيل كزرع أخرج شطأه فآزره فاستغلظ فاستوى على سوقه يعجب الزراع ليغيظ بهم الكفار وعد الله الذين آمنوا وعملوا الصالحات منهم مغفرة وأجرا عظيما

[] [ر س ل] [] [] [] [ش د د] [] [ك ف ر] [ر ح م] [ب ي ن] [ر ا ي] [ر ك ع] [س ج د] [ب غ ي] [ف ض ل] [] [] [ر ض و] [س و م] [] [و ج ه] [] [ا ث ر] [س ج د] [] [م ث ل] [] [] [م ث ل] [] [] [ز ر ع] [خ ر ج] [ش ط ا] [ا ز ر] [غ ل ظ] [س و ي] [] [س و ق] [ع ج ب] [ز ر ع] [غ ي ظ] [] [ك ف ر] [و ع د] [] [] [ا م ن] [ع م ل] [ص ل ح] [] [غ ف ر] [ا ج ر] [ع ظ م]

Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
محمد | MḪMD̃ muHammedun Muhammed Muhammad
رسول ر س ل | RSL RSWL rasūlu elçisidir (is the) Messenger of Allah,
الله | ÆLLH llahi Allah'ın (is the) Messenger of Allah,
والذين | WÆLZ̃YN velleƶīne ve bulunanlar and those who
معه | MAH meǎhu onun yanında (are) with him
أشداء ش د د | ŞD̃D̃ ǼŞD̃ÆÙ eşiddā'u katı (are) firm
على | AL ǎlā karşı against
الكفار ك ف ر | KFR ÆLKFÆR l-kuffāri kafirlere the disbelievers
رحماء ر ح م | RḪM RḪMÆÙ ruHamā'u merhametlidirler and merciful
بينهم ب ي ن | BYN BYNHM beynehum birbirlerine karşı among themselves.
تراهم ر ا ي | RÆY TRÆHM terāhum onları görürsün You see them
ركعا ر ك ع | RKA RKAÆ rukkeǎn rüku' ederek bowing
سجدا س ج د | SCD̃ SCD̃Æ succeden secde ederek and prostrating,
يبتغون ب غ ي | BĞY YBTĞWN yebteğūne aradıklarını seeking
فضلا ف ض ل | FŽL FŽLÆ feDlen bir lutuf Bounty
من | MN mine -dan from Allah
الله | ÆLLH llahi Allah- from Allah
ورضوانا ر ض و | RŽW WRŽWÆNÆ ve riDvānen ve rızasını and pleasure.
سيماهم س و م | SWM SYMÆHM sīmāhum nişanları vardır Their mark
في | FY (is) on
وجوههم و ج ه | WCH WCWHHM vucūhihim yüzlerinde their faces
من | MN min -nden from
أثر ا ث ر | ÆS̃R ǼS̃R eṧeri izi- (the) trace
السجود س ج د | SCD̃ ÆLSCWD̃ s-sucūdi secde (of) the prostration.
ذلك | Z̃LK ƶālike şöyledir That
مثلهم م ث ل | MS̃L MS̃LHM meṧeluhum onların vasıfları (is) their similitude
في | FY in
التوراة | ÆLTWRÆT t-tevrāti Tevrat'taki the Taurah.
ومثلهم م ث ل | MS̃L WMS̃LHM ve meṧeluhum ve vasıfları And their similitude
في | FY in
الإنجيل | ÆLÎNCYL l-incīli İncildeki the Injeel,
كزرع ز ر ع | ZRA KZRA kezer'ǐn bir ekin gibidir (is) like a seed
أخرج خ ر ج | ḢRC ǼḢRC eḣrace çıkaran (which) sends forth
شطأه ش ط ا | ŞŦÆ ŞŦǼH şeTehu filizini its shoot
فآزره ا ز ر | ÆZR F ËZRH fe āzerahu onu güçlendiren then strengthens it,
فاستغلظ غ ل ظ | ĞLƵ FÆSTĞLƵ festeğleZe sonra kalınlaşan then it becomes thick
فاستوى س و ي | SWY FÆSTW festevā derken dikilen and it stands
على | AL ǎlā üstüne upon
سوقه س و ق | SWG SWGH sūḳihi gövdesinin its stem
يعجب ع ج ب | ACB YACB yuǎ'cibu hoşuna gider delighting
الزراع ز ر ع | ZRA ÆLZRÆA z-zurrāǎ ekincilerin the sowers
ليغيظ غ ي ظ | ĞYƵ LYĞYƵ liyeğiyZe öfkelendirsin diye that He (may) enrage
بهم | BHM bihimu onlara karşı by them
الكفار ك ف ر | KFR ÆLKFÆR l-kuffāra kafirleri the disbelievers.
وعد و ع د | WAD̃ WAD̃ veǎde va'detmiştir Allah has promised
الله | ÆLLH llahu Allah Allah has promised
الذين | ÆLZ̃YN elleƶīne those who
آمنوا ا م ن | ÆMN ËMNWÆ āmenū inananlara believe
وعملوا ع م ل | AML WAMLWÆ ve ǎmilū ve yapanlara and do
الصالحات ص ل ح | ṦLḪ ÆLṦÆLḪÆT S-SāliHāti iyi işler righteous deeds
منهم | MNHM minhum onlardan among them,
مغفرة غ ف ر | ĞFR MĞFRT meğfiraten mağfiret forgiveness
وأجرا ا ج ر | ÆCR WǼCRÆ ve ecran ve mükafat and a reward
عظيما ع ظ م | AƵM AƵYMÆ ǎZīmen büyük great.
Muhammed | elçisidir | Allah'ın | ve bulunanlar | onun yanında | katı | karşı | kafirlere | merhametlidirler | birbirlerine karşı | onları görürsün | rüku' ederek | secde ederek | aradıklarını | bir lutuf | -dan | Allah- | ve rızasını | nişanları vardır | | yüzlerinde | -nden | izi- | secde | şöyledir | onların vasıfları | | Tevrat'taki | ve vasıfları | | İncildeki | bir ekin gibidir | çıkaran | filizini | onu güçlendiren | sonra kalınlaşan | derken dikilen | üstüne | gövdesinin | hoşuna gider | ekincilerin | öfkelendirsin diye | onlara karşı | kafirleri | va'detmiştir | Allah | | inananlara | ve yapanlara | iyi işler | onlardan | mağfiret | ve mükafat | büyük |

[] [RSL] [] [] [] [ŞD̃D̃] [] [KFR] [RḪM] [BYN] [RÆY] [RKA] [SCD̃] [BĞY] [FŽL] [] [] [RŽW] [SWM] [] [WCH] [] [ÆS̃R] [SCD̃] [] [MS̃L] [] [] [MS̃L] [] [] [ZRA] [ḢRC] [ŞŦÆ] [ÆZR] [ĞLƵ] [SWY] [] [SWG] [ACB] [ZRA] [ĞYƵ] [] [KFR] [WAD̃] [] [] [ÆMN] [AML] [ṦLḪ] [] [ĞFR] [ÆCR] [AƵM]
MḪMD̃ RSWL ÆLLH WÆLZ̃YN MAH ǼŞD̃ÆÙ AL ÆLKFÆR RḪMÆÙ BYNHM TRÆHM RKAÆ SCD̃Æ YBTĞWN FŽLÆ MN ÆLLH WRŽWÆNÆ SYMÆHM FY WCWHHM MN ǼS̃R ÆLSCWD̃ Z̃LK MS̃LHM FY ÆLTWRÆT WMS̃LHM FY ÆLÎNCYL KZRA ǼḢRC ŞŦǼH F ËZRH FÆSTĞLƵ FÆSTW AL SWGH YACB ÆLZRÆA LYĞYƵ BHM ÆLKFÆR WAD̃ ÆLLH ÆLZ̃YN ËMNWÆ WAMLWÆ ÆLṦÆLḪÆT MNHM MĞFRT WǼCRÆ AƵYMÆ

muHammedun rasūlu llahi velleƶīne meǎhu eşiddā'u ǎlā l-kuffāri ruHamā'u beynehum terāhum rukkeǎn succeden yebteğūne feDlen mine llahi ve riDvānen sīmāhum vucūhihim min eṧeri s-sucūdi ƶālike meṧeluhum t-tevrāti ve meṧeluhum l-incīli kezer'ǐn eḣrace şeTehu fe āzerahu festeğleZe festevā ǎlā sūḳihi yuǎ'cibu z-zurrāǎ liyeğiyZe bihimu l-kuffāra veǎde llahu elleƶīne āmenū ve ǎmilū S-SāliHāti minhum meğfiraten ve ecran ǎZīmen
محمد رسول الله والذين معه أشداء على الكفار رحماء بينهم تراهم ركعا سجدا يبتغون فضلا من الله ورضوانا سيماهم في وجوههم من أثر السجود ذلك مثلهم في التوراة ومثلهم في الإنجيل كزرع أخرج شطأه فآزره فاستغلظ فاستوى على سوقه يعجب الزراع ليغيظ بهم الكفار وعد الله الذين آمنوا وعملوا الصالحات منهم مغفرة وأجرا عظيما

[] [ر س ل] [] [] [] [ش د د] [] [ك ف ر] [ر ح م] [ب ي ن] [ر ا ي] [ر ك ع] [س ج د] [ب غ ي] [ف ض ل] [] [] [ر ض و] [س و م] [] [و ج ه] [] [ا ث ر] [س ج د] [] [م ث ل] [] [] [م ث ل] [] [] [ز ر ع] [خ ر ج] [ش ط ا] [ا ز ر] [غ ل ظ] [س و ي] [] [س و ق] [ع ج ب] [ز ر ع] [غ ي ظ] [] [ك ف ر] [و ع د] [] [] [ا م ن] [ع م ل] [ص ل ح] [] [غ ف ر] [ا ج ر] [ع ظ م]

Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
محمد | MḪMD̃ muHammedun Muhammed Muhammad
Mim,Ha,Mim,Dal,
40,8,40,4,
"PN – nominative proper noun → Muhammad"
اسم علم مرفوع
رسول ر س ل | RSL RSWL rasūlu elçisidir (is the) Messenger of Allah,
Re,Sin,Vav,Lam,
200,60,6,30,
N – nominative masculine noun
اسم مرفوع
الله | ÆLLH llahi Allah'ın (is the) Messenger of Allah,
Elif,Lam,Lam,He,
1,30,30,5,
"PN – genitive proper noun → Allah"
لفظ الجلالة مجرور
والذين | WÆLZ̃YN velleƶīne ve bulunanlar and those who
Vav,Elif,Lam,Zel,Ye,Nun,
6,1,30,700,10,50,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
REL – masculine plural relative pronoun
الواو عاطفة
اسم موصول
معه | MAH meǎhu onun yanında (are) with him
Mim,Ayn,He,
40,70,5,
LOC – accusative location adverb
PRON – 3rd person masculine singular possessive pronoun
ظرف مكان منصوب والهاء ضمير متصل في محل جر بالاضافة
أشداء ش د د | ŞD̃D̃ ǼŞD̃ÆÙ eşiddā'u katı (are) firm
,Şın,Dal,Elif,,
,300,4,1,,
N – nominative masculine plural noun
اسم مرفوع
على | AL ǎlā karşı against
Ayn,Lam,,
70,30,,
P – preposition
حرف جر
الكفار ك ف ر | KFR ÆLKFÆR l-kuffāri kafirlere the disbelievers
Elif,Lam,Kef,Fe,Elif,Re,
1,30,20,80,1,200,
N – genitive masculine plural noun
اسم مجرور
رحماء ر ح م | RḪM RḪMÆÙ ruHamā'u merhametlidirler and merciful
Re,Ha,Mim,Elif,,
200,8,40,1,,
ADJ – nominative masculine plural adjective
صفة مرفوعة
بينهم ب ي ن | BYN BYNHM beynehum birbirlerine karşı among themselves.
Be,Ye,Nun,He,Mim,
2,10,50,5,40,
LOC – accusative location adverb
PRON – 3rd person masculine plural possessive pronoun
ظرف مكان منصوب و«هم» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
تراهم ر ا ي | RÆY TRÆHM terāhum onları görürsün You see them
Te,Re,Elif,He,Mim,
400,200,1,5,40,
V – 2nd person masculine singular imperfect verb
PRON – 3rd person masculine plural object pronoun
فعل مضارع و«هم» ضمير متصل في محل نصب مفعول به
ركعا ر ك ع | RKA RKAÆ rukkeǎn rüku' ederek bowing
Re,Kef,Ayn,Elif,
200,20,70,1,
N – accusative masculine plural indefinite active participle
اسم منصوب
سجدا س ج د | SCD̃ SCD̃Æ succeden secde ederek and prostrating,
Sin,Cim,Dal,Elif,
60,3,4,1,
ADJ – accusative masculine plural indefinite active participle
صفة منصوبة
يبتغون ب غ ي | BĞY YBTĞWN yebteğūne aradıklarını seeking
Ye,Be,Te,Ğayn,Vav,Nun,
10,2,400,1000,6,50,
V – 3rd person masculine plural (form VIII) imperfect verb
PRON – subject pronoun
فعل مضارع والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
فضلا ف ض ل | FŽL FŽLÆ feDlen bir lutuf Bounty
Fe,Dad,Lam,Elif,
80,800,30,1,
N – accusative masculine indefinite noun
اسم منصوب
من | MN mine -dan from Allah
Mim,Nun,
40,50,
P – preposition
حرف جر
الله | ÆLLH llahi Allah- from Allah
Elif,Lam,Lam,He,
1,30,30,5,
"PN – genitive proper noun → Allah"
لفظ الجلالة مجرور
ورضوانا ر ض و | RŽW WRŽWÆNÆ ve riDvānen ve rızasını and pleasure.
Vav,Re,Dad,Vav,Elif,Nun,Elif,
6,200,800,6,1,50,1,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
N – accusative masculine indefinite noun
الواو عاطفة
اسم منصوب
سيماهم س و م | SWM SYMÆHM sīmāhum nişanları vardır Their mark
Sin,Ye,Mim,Elif,He,Mim,
60,10,40,1,5,40,
N – nominative masculine noun
PRON – 3rd person masculine plural possessive pronoun
اسم مرفوع و«هم» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
في | FY (is) on
Fe,Ye,
80,10,
P – preposition
حرف جر
وجوههم و ج ه | WCH WCWHHM vucūhihim yüzlerinde their faces
Vav,Cim,Vav,He,He,Mim,
6,3,6,5,5,40,
N – genitive masculine plural noun
PRON – 3rd person masculine plural possessive pronoun
اسم مجرور و«هم» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
من | MN min -nden from
Mim,Nun,
40,50,
P – preposition
حرف جر
أثر ا ث ر | ÆS̃R ǼS̃R eṧeri izi- (the) trace
,Se,Re,
,500,200,
N – genitive masculine noun
اسم مجرور
السجود س ج د | SCD̃ ÆLSCWD̃ s-sucūdi secde (of) the prostration.
Elif,Lam,Sin,Cim,Vav,Dal,
1,30,60,3,6,4,
N – genitive masculine plural noun
اسم مجرور
ذلك | Z̃LK ƶālike şöyledir That
Zel,Lam,Kef,
700,30,20,
DEM – masculine singular demonstrative pronoun
اسم اشارة
مثلهم م ث ل | MS̃L MS̃LHM meṧeluhum onların vasıfları (is) their similitude
Mim,Se,Lam,He,Mim,
40,500,30,5,40,
N – nominative masculine noun
PRON – 3rd person masculine plural possessive pronoun
اسم مرفوع و«هم» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
في | FY in
Fe,Ye,
80,10,
P – preposition
حرف جر
التوراة | ÆLTWRÆT t-tevrāti Tevrat'taki the Taurah.
Elif,Lam,Te,Vav,Re,Elif,Te merbuta,
1,30,400,6,200,1,400,
"PN – genitive proper noun → Torah"
اسم علم مجرور
ومثلهم م ث ل | MS̃L WMS̃LHM ve meṧeluhum ve vasıfları And their similitude
Vav,Mim,Se,Lam,He,Mim,
6,40,500,30,5,40,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
N – nominative masculine noun
PRON – 3rd person masculine plural possessive pronoun
الواو عاطفة
اسم مرفوع و«هم» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
في | FY in
Fe,Ye,
80,10,
P – preposition
حرف جر
الإنجيل | ÆLÎNCYL l-incīli İncildeki the Injeel,
Elif,Lam,,Nun,Cim,Ye,Lam,
1,30,,50,3,10,30,
"PN – genitive proper noun → Injeel"
اسم علم مجرور
كزرع ز ر ع | ZRA KZRA kezer'ǐn bir ekin gibidir (is) like a seed
Kef,Ze,Re,Ayn,
20,7,200,70,
P – prefixed preposition ka
N – genitive masculine indefinite noun
جار ومجرور
أخرج خ ر ج | ḢRC ǼḢRC eḣrace çıkaran (which) sends forth
,Hı,Re,Cim,
,600,200,3,
V – 3rd person masculine singular (form IV) perfect verb
فعل ماض
شطأه ش ط ا | ŞŦÆ ŞŦǼH şeTehu filizini its shoot
Şın,Tı,,He,
300,9,,5,
N – accusative masculine noun
PRON – 3rd person masculine singular possessive pronoun
اسم منصوب والهاء ضمير متصل في محل جر بالاضافة
فآزره ا ز ر | ÆZR F ËZRH fe āzerahu onu güçlendiren then strengthens it,
Fe,,Ze,Re,He,
80,,7,200,5,
REM – prefixed resumption particle
V – 3rd person masculine singular (form IV) perfect verb
PRON – 3rd person masculine singular object pronoun
الفاء استئنافية
فعل ماض والهاء ضمير متصل في محل نصب مفعول به
فاستغلظ غ ل ظ | ĞLƵ FÆSTĞLƵ festeğleZe sonra kalınlaşan then it becomes thick
Fe,Elif,Sin,Te,Ğayn,Lam,Zı,
80,1,60,400,1000,30,900,
REM – prefixed resumption particle
V – 3rd person masculine singular (form X) perfect verb
الفاء استئنافية
فعل ماض
فاستوى س و ي | SWY FÆSTW festevā derken dikilen and it stands
Fe,Elif,Sin,Te,Vav,,
80,1,60,400,6,,
CONJ – prefixed conjunction fa (and)
V – 3rd person masculine singular (form VIII) perfect verb
الفاء عاطفة
فعل ماض
على | AL ǎlā üstüne upon
Ayn,Lam,,
70,30,,
P – preposition
حرف جر
سوقه س و ق | SWG SWGH sūḳihi gövdesinin its stem
Sin,Vav,Gaf,He,
60,6,100,5,
N – genitive masculine noun
PRON – 3rd person masculine singular possessive pronoun
اسم مجرور والهاء ضمير متصل في محل جر بالاضافة
يعجب ع ج ب | ACB YACB yuǎ'cibu hoşuna gider delighting
Ye,Ayn,Cim,Be,
10,70,3,2,
V – 3rd person masculine singular (form IV) imperfect verb
فعل مضارع
الزراع ز ر ع | ZRA ÆLZRÆA z-zurrāǎ ekincilerin the sowers
Elif,Lam,Ze,Re,Elif,Ayn,
1,30,7,200,1,70,
N – accusative masculine plural noun
اسم منصوب
ليغيظ غ ي ظ | ĞYƵ LYĞYƵ liyeğiyZe öfkelendirsin diye that He (may) enrage
Lam,Ye,Ğayn,Ye,Zı,
30,10,1000,10,900,
PRP – prefixed particle of purpose lām
V – 3rd person masculine singular imperfect verb, subjunctive mood
اللام لام التعليل
فعل مضارع منصوب
بهم | BHM bihimu onlara karşı by them
Be,He,Mim,
2,5,40,
P – prefixed preposition bi
PRON – 3rd person masculine plural personal pronoun
جار ومجرور
الكفار ك ف ر | KFR ÆLKFÆR l-kuffāra kafirleri the disbelievers.
Elif,Lam,Kef,Fe,Elif,Re,
1,30,20,80,1,200,
N – accusative masculine plural noun
اسم منصوب
وعد و ع د | WAD̃ WAD̃ veǎde va'detmiştir Allah has promised
Vav,Ayn,Dal,
6,70,4,
V – 3rd person masculine singular perfect verb
فعل ماض
الله | ÆLLH llahu Allah Allah has promised
Elif,Lam,Lam,He,
1,30,30,5,
"PN – nominative proper noun → Allah"
لفظ الجلالة مرفوع
الذين | ÆLZ̃YN elleƶīne those who
Elif,Lam,Zel,Ye,Nun,
1,30,700,10,50,
REL – masculine plural relative pronoun
اسم موصول
آمنوا ا م ن | ÆMN ËMNWÆ āmenū inananlara believe
,Mim,Nun,Vav,Elif,
,40,50,6,1,
V – 3rd person masculine plural (form IV) perfect verb
PRON – subject pronoun
فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
وعملوا ع م ل | AML WAMLWÆ ve ǎmilū ve yapanlara and do
Vav,Ayn,Mim,Lam,Vav,Elif,
6,70,40,30,6,1,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
V – 3rd person masculine plural perfect verb
PRON – subject pronoun
الواو عاطفة
فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
الصالحات ص ل ح | ṦLḪ ÆLṦÆLḪÆT S-SāliHāti iyi işler righteous deeds
Elif,Lam,Sad,Elif,Lam,Ha,Elif,Te,
1,30,90,1,30,8,1,400,
N – genitive feminine plural active participle
اسم مجرور
منهم | MNHM minhum onlardan among them,
Mim,Nun,He,Mim,
40,50,5,40,
P – preposition
PRON – 3rd person masculine plural object pronoun
جار ومجرور
مغفرة غ ف ر | ĞFR MĞFRT meğfiraten mağfiret forgiveness
Mim,Ğayn,Fe,Re,Te merbuta,
40,1000,80,200,400,
N – accusative feminine indefinite noun
اسم منصوب
وأجرا ا ج ر | ÆCR WǼCRÆ ve ecran ve mükafat and a reward
Vav,,Cim,Re,Elif,
6,,3,200,1,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
N – accusative masculine indefinite noun
الواو عاطفة
اسم منصوب
عظيما ع ظ م | AƵM AƵYMÆ ǎZīmen büyük great.
Ayn,Zı,Ye,Mim,Elif,
70,900,10,40,1,
ADJ – accusative masculine singular indefinite adjective
صفة منصوبة

Konu Başlığı: [48:29-29] Gerçeği onaylayanların Özellikleri

Abdulbaki Gölpınarlı : Muhammed, Allah'ın peygamberidir ve onunla berâber bulunanlar, kâfirlere karşı çetindirler, kendi aralarında merhametli, onları görürsün ki rükû etmekteler, secdeye kapanmaktalar Allah'tan lütuf ve ihsân ve râzılık dileyerek; yüzlerinde, secde eserinin alâmetleri görünmededir ve onların bu vasıfları, Tevrat'ta da vardır ve onlara âit bu vasıflar, İncil'de de var; âdetâ ekilmiş bir tâneye benzer ki filiz vermiştir, derken filizi kuvvetlenmiştir, derken kalınlaşmıştır da dümdüz boy vermiştir, gövdelerine dayanıp yücelmiştir; ekincileri şaşırtır, sevindirir, kâfirleri, bununla kızdırıp yerindirmek için. Allah, inananlara ve iyi işlerde bulunanlara yarlıganma ve pek büyük bir mükâfat vaad etmiştir.
Adem Uğur : Muhammed Allah'ın elçisidir. Beraberinde bulunanlar da kâfirlere karşı çetin, kendi aralarında merhametlidirler. Onları rükûya varırken, secde ederken görürsün. Allah'tan lütuf ve rıza isterler. Onların nişanları yüzlerindeki secde izidir. Bu, onların Tevrat'taki vasıflarıdır. İncil'deki vasıfları da şöyledir: Onlar filizini yarıp çıkarmış, gittikçe onu kuvvetlendirerek kalınlaşmış, gövdesi üzerine dikilmiş bir ekine benzerler ki bu, ekicilerin de hoşuna gider. Allah böylece onları çoğaltıp kuvvetlendirmekle kâfirleri öfkelendirir. Allah onlardan inanıp iyi işler yapanlara mağfiret ve büyük mükâfat vâdetmiştir.
Ahmed Hulusi : MUHAMMED, Rasûlullâh'tır! O'nunla beraber bulunanlar, küffara (gerçeği reddedenlere) karşı sert, kendi aralarında çok merhametlidirler. . . Onları rükû eder (varlıkta her an tedbir edenin Allâh Esmâ'sı olduğunu müşahedesinin haşyeti, tâzimi içinde), secde eder (varlığın yalnızca Esmâ özelliklerinden ibaret olarak kendilerine özgü bağımsız vücutları olmadığının müşahedesiyle "yok"luklarını hisseder) ve Allâh'tan fazl (lütfu - Esmâ kuvvelerinin farkındalığı) ve RIDVAN (Hakikatinin farkındalığıyla bunun sonuçlarını kuvveden fiile çıkarma özelliği) ister hâlde görürsün. . . Sîmalarına gelince, vechlerinde (şuurlarında "yok"luklarının idrakı olan) secde eseri vardır! Bu onların Tevrat'taki (nefse dönük hükümler) misal yollu anlatımlarıdır. . . İncil'deki (teşbihî) temsillerine gelince: Bir ekin ki filizini yarıp çıkarmış, sonra onu kuvvetlendirmiş, kalınlaşmış da gövdesi üzerine doğrulmuştur; ekincilerin hoşuna gider. . . Böyle yapar ki, onlarla (Esmâ'sıyla açığa çıkardığı) küffarı (gerçeği reddedenleri) öfkelendirsin! Allâh onlardan iman edip bunun gereğini uygulayanlara mağfiret ve çok büyük karşılığını yaşatmayı vadetmiştir.
Ahmet Tekin : Muhammed, Allah’ın ilâhî hükümleri icraya, ülkeyi imara, dünya düzenini kurmaya, sağlamaya memur tek yetkili Rasûlüdür. Onunla beraber bulunanlar, müslümanlar, kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar eden kâfirlere karşı güçlü, kararlı ve tavizsiz, başları dik, aralarında engin merhamet sahibidirler. Onları, cemaat halinde rükûa varırlarken namazlarda, saygıyla Allah’ın emirlerine itaat ederek İslâmî faaliyetlerde, kamu hizmetlerinde, secdelerde görürsün. Allah’ın lütfunu ve O’nun rızasını, rızasına ulaşma mertebesini isterler. Yüzlerindeki secde izlerinden tanınırlar. Bu onların, yazılı ve şifahî bilgileri, sünneti içeren Tevrat’taki vasıflarıdır. İncil’deki vasıfları da şöyledir: Onlar, filizini yarıp çıkarmış, gittikçe kuvvetlenerek kalınlaşmış, gövdesi üzerine dikilmiş çiftçilerin hoşuna giden ekine benzer. Allah böylece, onları çoğaltıp kuvvetlendirmekle kâfirleri öfkelendirir. Allah mü’minlerden, imanda kemale erip, hâlis niyet ve amaçlarla, İslâm esaslarını, İslâmî düzeni hayata geçirenlere, iş barışı içinde bilinçli, planlı, mükemmel, meşrû, faydalı, verimli çalışarak nimetin-ürünün bollaşmasını sağlayanlara, yerinde, haklı çıkışlar yaparak, düzelmeye, iyiliğe, iyileştirmeye ön ayak olanlara, cârî-kalıcı hayırlar-sâlih ameller işleyenlere koruma kalkanı, bağışlanma ve büyük bir mükâfat va’detmiştir.
Ahmet Varol : Muhammed Allah'ın elçisidir. Onunla birlikte olanlar da inkarcılara karşı şiddetli kendi aralarında merhametlidirler. Onların rüku ve secde ederek Allah'tan bir lütuf ve hoşnutluk istediklerini görürsün. Yüzlerinde secde izlerinden (meydana gelen) belirtiler vardır. İşte onların Tevrat'taki vasıfları budur. İncil'deki vasıfları da (şöyledir): Filizini çıkaran, onu güçlendiren, kalınlaşan ve böylece gövdesinin üzerine duran ekin gibi ki ekincilerin hoşuna gider. (Bu benzetme) inkarcıları onlarla öfkelendirmek içindir. Allah onlardan iman edip salih ameller işleyenlere bağışlama ve büyük bir ecir vaadetmiştir.
Ali Bulaç : Muhammed, Allah'ın elçisidir. Ve onunla birlikte olanlar da kafirlere karşı zorlu, kendi aralarında ise merhametlidirler. Onları, rüku edenler, secde edenler olarak görürsün; onlar, Allah'tan bir fazl (lütuf ve ihsan) ve hoşnutluk arayıp isterler. Belirtileri, secde izinden yüzlerindedir. İşte onların Tevrat'taki vasıfları budur. İncil'deki vasıfları ise: Sanki bir ekin; filizini çıkarmış, derken onu kuvvetlendirmiş, derken kalınlaşmış, sonra sapları üzerinde doğrulup boy atmış (ki bu,) ekicilerin hoşuna gider. (Bu örnek,) Onunla kafirleri öfkelendirmek içindir. Allah, içlerinden iman edip salih amellerde bulunanlara bir mağfiret ve büyük bir ecir va'd etmiştir.
Ali Fikri Yavuz : MUHAMMED (s.a.v.) Allah’ın peygamberidir. O’nun beraberinde bulunanlar (ashab-ı kiram), kâfirlere karşı çok şiddetli, kendi aralarında gayet merhametlidirler. Onları, rükû ve secde eder halde (namaz kılarken) Allah’dan sevab ve rıza istediklerini görürsün. Secde eserinden (çok namaz kılmaları yüzünden meydana gelen) nişanları yüzlerindedir. İşte onların Tevrat’daki vasıfları budur. İncil’deki vasıfları da şu: Onlar, filizini çıkarmış bir ekine benzerler. Derken o filizi kuvvetlendirmiş de kalınlaşmı, nihayet gövdeleri üzerinde doğrulub kalkmış; ekincilerin hoşuna gidiyor. (İşte ashab-ı kiram da böyle olmuştur. Bidayette azlıktılar, sonra çoğalıb kuvvetlendiler ve güzel bir cemiyyet meydana getirdiler). Bu teşbih, kâfirleri ashabla öfkelendirmek içindir. O iman edip salih âmeller işliyenlere, (ashaba), Allah bir mağfiret ve büyük bir mükâfat vaad etmiştir.
Bekir Sadak : Muhammed Allah'in elcisidir. Onun beraberinde bulunanlar, inkarcilara karsi sert, birbirlerine merhametlidirler. Onlari rukua varirken, secde ederken, Allah'tan lutuf ve hosnudluk dilerken gorursun. Onlar, yuzlerindeki secde izi ile taninirlar. Iste bu, onlarin Tevrat'ta anlatilan vasiflaridir. incil'de de soyle vasiflandirilmislardi: Filizini cikarmis, onu kuvvetlendirmis, kalinlasmis, govdesi uzerine dikilmis, ekincilerin hosuna giden ekin gibidirler. Allah boylece bunlari cogaltip kuvvetlendirmekle inkarcilari ofkelendirir. Allah, inanip yararli isler isleyenlere, bagislama ve buyuk ecir vadetmistir. *
Celal Yıldırım : Muhammed, Allah'ın Peygamberidir. O'nunla beraber bulunanlar, kâfirlere karşı çok çetin ve serttirler; kendi aralarında birbirlerine karşı merhametlidirler. Onları, rükû' edenler, secde edenler olarak görürsün; Allah'ın geniş lûtfunu, bol ihsanını arzu ederler. Alâmetleri, yüzlerindeki secdeden oluşan izdir. İşte bu onların Tevrat'taki misâlleridir. İncil'deki misâlleri ise, filizini çıkarmış, onu kuvvetlendirmiş derken kalınlaşmış da sapı üzerinde doğrulmuş, (öyle ki) ziraatçilerin hayranlığını çeken bir ekin gibidir. (Bu da) Allah'ın kâfirleri öfkelendirmesi içindir. Allah, imân edip iyi-yararlı amellerde bulunanlara çok bağışlama ve büyük bir mükâfat va'detmiştir.
Diyanet İşleri : Muhammed, Allah’ın Resûlüdür. Onunla beraber olanlar, inkârcılara karşı çetin, birbirlerine karşı da merhametlidirler. Onların, rükû ve secde hâlinde, Allah’tan lütuf ve hoşnutluk istediklerini görürsün. Onların secde eseri olan alametleri yüzlerindedir. İşte bu, onların Tevrat’ta ve İncil’de anlatılan durumlarıdır: Onlar filizini çıkarmış, onu kuvvetlendirmiş, kalınlaşmış, gövdesi üzerine dikilmiş, ziraatçıların hoşuna giden bir ekin gibidirler. Allah, kendileri sebebiyle inkârcıları öfkelendirmek için onları böyle sağlam ve dirençli kılar. Allah, içlerinden iman edip salih amel işleyenlere bir bağışlama ve büyük bir mükâfat vaad etmiştir.
Diyanet İşleri (eski) : Muhammed Allah'ın elçisidir. Onun beraberinde bulunanlar, inkarcılara karşı sert, birbirlerine merhametlidirler. Onları rükua varırken, secde ederken, Allah'tan lütuf ve hoşnudluk dilerken görürsün. Onlar, yüzlerindeki secde izi ile tanınırlar. İşte bu, onların Tevrat'ta anlatılan vasıflarıdır. İncil'de de şöyle vasıflandırılmışlardı: Filizini çıkarmış, onu kuvvetlendirmiş, kalınlaşmış, gövdesi üzerine dikilmiş, ekincilerin hoşuna giden ekin gibidirler. Allah böylece bunları çoğaltıp kuvvetlendirmekle inkarcıları öfkelendirir. Allah, inanıp yararlı işler işleyenlere, bağışlama ve büyük ecir vadetmiştir.
Diyanet Vakfi : Muhammed Allah'ın elçisidir. Beraberinde bulunanlar da kâfirlere karşı çetin, kendi aralarında merhametlidirler. Onları rükûya varırken, secde ederken görürsün. Allah'tan lütuf ve rıza isterler. Onların nişanları yüzlerindeki secde izidir. Bu, onların Tevrat'taki vasıflarıdır. İncil'deki vasıfları da şöyledir: Onlar filizini yarıp çıkarmış, gittikçe onu kuvvetlendirerek kalınlaşmış, gövdesi üzerine dikilmiş bir ekine benzerler ki bu, ekicilerin de hoşuna gider. Allah böylece onları çoğaltıp kuvvetlendirmekle kâfirleri öfkelendirir. Allah onlardan inanıp iyi işler yapanlara mağfiret ve büyük mükâfat vâdetmiştir.
Edip Yüksel : ALLAH'ın elçisi Muhammed ve beraberinde bulunanlar inkarcılara karşı sert ve kendi aralarında ise merhametlidirler. Onları, eğilip secde ederek ALLAH'tan lütuf ve hoşnutluk dilerken görürsün. Yüzlerinde secdelerin izleri vardır. Bu, onların Tevrat'taki nitelikleridir. İncil'deki nitelikleri ise, filizini çıkarıp güçlendirmiş ve kalınlaşıp gövdesi üzerine dikilerek ekincileri sevindiren bitki gibidir. O, onlarla inkarcıları öfkelendirir. ALLAH, onlardan inanıp erdemli davrananlara bağışlanma ve büyük bir ödül söz vermiştir.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Muhammed Allah'ın elçisidir. Onun yanında bulunanlar da kâfirlere karşı çetin, kendi aralarında merhametlidirler. Onları rükûa varırken secde ederken görürsün. Allah'tan lütuf ve rıza isterler. Yüzlerinde secdelerin izinden nişanları vardır. Bu, onların Tevrat'taki vasıflarıdır. İncil'deki vasıfları da şöyledir: Onlar filizini yarıp çıkarmış, gittikçe onu kuvvetlendirerek kalınlaşmış, gövdesi üzerine dikilmiş bir ekine benzerler ki bu, ziraatçıların da hoşuna gider. Allah böylece onları çoğaltıp kuvvetlendirmekle kâfirleri öfkelendirir. Allah inanıp iyi işler yapanlara mağfiret ve büyük bir mükâfat vaad etmiştir.
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Muhammed, Allah'ın peygamberidir. Onun beraberindekiler ise, kafirlere karşı çok çetin, kendi aralarında son derece merhametlidirler. Onları cemaatle rükü ve secde ederek, Allah'ın lütfunu ve hoşnutluğunu dilerken görürsün. Nişanları yüzlerindedir secde eserinden. Bu onların Tevrat'taki misalleri, İncil'deki misalleri ise, kendileriyle kafirleri öfkelendirmesi için, filizini çıkarmış, onu güçlendirmiş sonra kalınlaşıp sapı üzerine dimdik doğrulmuş, çiftçilerin hoşuna giden bir ekin gibidir. Onlardan iman edip de iyi iyi işler yapanlara Allah hem bir bağışlama vaad buyurdu hem de büyük bir mükafat.
Elmalılı Hamdi Yazır : Muhammed Resulullahdır, onun maıyyetindekiler ise küffara karşı çok çetin, kendi aralarında gayet merhametlidirler. Onları görürsün cemâatle rükû', sücud ederek, Allahdan fadl-u rıdvan isterler. Sîmaları secde eserinden yüzlerindedir. Bu onların Tevrattaki meselleri. İncîldeki meselleri de bir ekin gibidir ki filizini çıkarmış, derken onu kuvvetlendirmiş, derken kalınlaşmış, derken sapları üzerinde bir düze istikamet almış, zürrâın hoşuna gidiyor. Onlarla kâfirlere gayz vermek için, onlardan iyman edib de salih salih ameller yapanlara Allah hem bir mağfiret va'd buyurdu hem de bir ecr-i azîm.
Fizilal-il Kuran : Muhammed Allah'ın elçisidir. Onun yanında bulunanlar, kafirlere karşı şiddetli kendi aralarında merhametlidirler. Onların, rüku ve secde ederek Allah'ın lütuf ve rızasını aradıklarını görürsün. Yüzlerinde secdelerin izinden nişanları vardır. Onların, Tevrat'taki vasıfları ve İncil'deki vasıfları da şöyledir: Filizini çıkarmış onu kuvvetlendirmiş, kalınlaşmış, gövdesi üzerine dikilmiş, ekincilerin hoşuna giden ekin gibidirler. Allah böylece bunları çoğaltıp kuvvetlendirmekle inkarcıları öfkelendirir. Allah, inanıp yararlı işler yapanlara mağfiret ve büyük mükafat va'detmiştir.
Gültekin Onan : Muhammed Tanrı'nın elçisidir. Ve onunla birlikte olanlar da kafirlere karşı zorlu, kendi aralarında ise merhametlidirler. Onları, rüku edenler, secde edenler olarak görürsün; onlar, Tanrı'dan bir fazl (lütuf ve ihsan) ve hoşnutluk arayıp isterler. Belirtileri, secde izinden yüzlerindedir. İşte onların Tevrat'daki vasıfları budur. İncil'deki vasıfları ise: Sanki bir ekin; filizini çıkarmış, derken onu kuvvetlendirmiş, derken kalınlaşmış, sonra sapları üzerinde doğrulup boy atmış (ki bu) ekicilerin hoşuna gider. (Bu örnek,) Onunla kafirleri öfkelendirmek içindir. Tanrı, içlerinden inanıp salih amellerde bulunanlara bir mağfiret ve büyük bir ecir vaad etmiştir.
Hakkı Yılmaz : "Muhammed, Allah'ın elçisidir./Allah’ın elçisi Muhammed ve onunla beraber olan kimseler de, Allah'ın, kendileriyle düşmanları öfkelendirmesi için kâfirlere; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddeden kimselere karşı çetin, kendi aralarında merhametlidirler. Sen onları, Allah'ın fazlından ve bir hoşnutluk isteyerek Allah'ın birliğini öğretenler, boyun eğip teslimiyet gösterenler olarak görürsün. Onların Allah'a teslimiyetlerinden nişanları, tüm varlıklarında/ her taraflarında belli olur. Bu, onların Tevrât'taki örnekleridir. Onların İncîl'deki örnekleri de, filizini yarıp çıkarmış, sonra onu kuvvetlendirerek kalınlaşmış, sonra da gövdesi üzerine dikilmiş bir ekin gibidir. Bu, ziraatçıların da hoşuna gider. Allah, onlardan iman eden ve düzeltmeye yönelik işler yapan kimselere bağışlama ve büyük bir ödül söz vermiştir. "
Hasan Basri Çantay : Muhammed Allahın resulüdür. Onun maiyyetinde bulunanlar da kâfirlere karşı çetin (ve metîn), kendi aralarında merhametlidirler. Onları rükû' ediciler, secde ediciler olarak görürsün. Onlar Allahdan (dâima) fazl (-u kerem) ve rızaa isterler. Secde izinden (meydana gelen) nişanları yüzlerindedir. İşte onların Tevrâtdaki vasıfları budur. İndideki vasıfları da (şöyledir: Onlar) filizini yarıb çıkarmış, gitgide onu kuvvetlendirmiş, kalınlaşmış, sakları üzerine doğrulub kalkmış bir ekine benzerler ki bu, ekicilerin de hoşuna gider. (Ashab hakkındaki bu teşbîh) onunla kâfirleri öfkelendirmek için (dir). İçlerinden îman edib de iyi iyi amel (ve hareket) de bulunanlara Allah hem mağfiret, hem büyük mükâfat va'd etmişdir.
Hayrat Neşriyat : Muhammed Allah’ın Resûlüdür. Ve onun berâberinde bulunanlar; kâfirlere karşı çok şiddetli, kendi aralarında gāyet merhametlidirler; onları çokça rükû' eden kimseler ve çokça secde eden kimseler olarak görürsün; (onlar)Allah’dan bir lütuf ve bir rıdvân (sâdece O’nunrızâsını) isterler.Secde eserinden olan alâmetleri, yüzlerindedir. Bu, onların Tevrât’taki vasıflarıdır. İncîl’deki vasıfları ise, bir ekin gibidir ki filizini çıkarmış, sonra onu kuvvetlendirmiş, sonra kalınlaşmış da gövdesi üzerine dikilmiştir; (bu hâl) ekincilerin hoşuna gider; (onlar hakkındaki bu benzetme) kâfirleri onlarla öfkelendirmek içindir. Allah, onlardan îmân edip sâlih ameller iş leyen lere bir mağfiret ve (pek) büyük bir mükâfât va'd etmiştir.
İbni Kesir : Muhammed; Allah'ın Rasulüdür. Beraberinde bulunanlar da; kafirlere karşı zorlu, kendi aralarında merhametlidirler. Onları rüku' edenler, secde edenler olarak görürsün. Allah'tan lutuf ve rıza isterler. Onlar; yüzlerindeki izinden tanınırlar. İşte onların Tevrat'taki vasıfları budur. İncil'de de şöyle vasıflandırılmışlardı: Onlat filizini yarıp çıkarmış, gittikçe onu kuvvetlendirerek kalınlaşmış, gövdesi üzerine dikilmiş bir ekine benzerler ki bu, ekicilerin de hoşuna gider. Allah; böylece onları çoğaltıp kuvvetlendirmekle, kafirleri öfkelendirir. Allah; iman edip salih amel işleyenlere hem mağfiret, hem de büyük bir mükafat vaadetmiştir.
İskender Evrenosoğlu : Allah'ın Resûl'ü Hz. Muhammed (S.A.V) ve O'nunla beraber olanlar, kâfirlere karşı çok şiddetli; kendi aralarında çok merhametlidirler. Onları rükû ederken, secde ederken ve Allah'dan fazl ve rıza isterken görürsün. Onların alâmetleri yüzlerindeki secde izleridir. İşte bunlar, onların Tevrat'taki ve İncil'deki vasıflarıdır. Filizini çıkaran sonra onu kuvvetlendiren, böylece kalınlaşan, sonunda gövdesi üzerinde yükselen, çiftçilerin hoşuna giden ekin gibidir. Onlarla kâfirleri öfkelendirmek içindir. Ve Allah, onlardan âmenû olanlara (Allah'a ulaşmayı dileyenlere) ve salih amel (nefs tezkiyesi) yapanlara mağfiret ve büyük ecir vaadetti.
Muhammed Esed : Muhammed Allah'ın Elçisi'dir ve (sadakatle) o'nun yanında olanlar, bütün hakikat inkarcılarına karşı kararlı ve tavizsiz, (ama) birbirlerine karşı merhamet doludurlar. Onların (namazda) eğilerek (ve) yere kapanarak Allah'ın lütuf ve rızasını aradıklarını görürsün. Onların işaretleri, yüzlerindeki secde izleridir. Şu, onların hem Tevrat'taki ve hem de İncil'deki temsilleridir: (Onlar) filiz veren bir tohum gibi(dirler), sonra Allah o (filizi) güçlendirir ki sağlam şekilde büyüsün ve (sonunda) kökü üzerinde dimdik dursun ve üreticileri sevindirsin... (Allah böylece müminleri sağlam ve dayanıklı/dirençli kılar) ki onlar aracılığıyla hakikat inkarcılarını şaşırtsın. (Ama) onlardan inanıp doğru ve yararlı işler yapanlara Allah mağfiret ve büyük bir mükafat vaad etmiştir.
Ömer Nasuhi Bilmen : Muhammed, (aleyhisselâm) Allah'ın peygamberidir. O'nunla beraber bulunanlar, kâfirlere karşı pek şiddetlidirler, kendi aralarında ise pek merhametlidirler. Onları rükû ediciler, secde ediciler olarak görürsün. Allah Teâlâ'dan inâyet ve rıdvân dilerler, yüzlerindeki nişaneleri, secdelerinin eserindendir. Bu (na't) Onların Tevrattaki vasıflarıdır ve onların İncil'deki meselleri (vasıfları) ise bir ekin gibidir ki, filizini çıkarmış, sonra onu kuvvetlendirmiş, sonra da kalınlaşmış, sonra da sakları üzerine yükselmiş (istikamet almış) ekincilerin hoşlarına gidiyor, onlar ile kâfirleri öfkelendirmek için. Allah Teâlâ, onlardan imân edip sâlih sâlih amellerde bulunmuşlar için bir mağfiret ve pek büyük bir mükâfaat vaad buyurmuştur.
Ömer Öngüt : Muhammed Allah'ın Peygamber'idir. Onunla beraber bulunanlar da kâfirlere karşı çok çetin ve sert, birbirlerine karşı çok merhametlidirler. Onları rükuya varırken, secde ederken görürsün. Allah'tan lütuf ve hoşnutluk isterler. Yüzlerinde secde izinden nişanları vardır. İşte bu, onların Tevrat'ta anlatılan vasıflarıdır. İncil'de de şöyle vasıflandırılmışlardır: Onlar filizini yarıp çıkarmış, gittikçe onu kuvvetlendirerek kalınlaşmış ve gövdesinin üzerine dikilmiş bir ekine benzerler. Ki bu, ekicilerin hoşuna gider. Allah böylece onları çoğaltıp kuvvetlendirmekle kâfirleri öfkelendirir. Allah iman edip sâlih ameller işleyenlere, hem mağfiret hem de büyük bir mükâfat vâdetmiştir.
Şaban Piriş : Muhammed, Allah’ın elçisidir. Onunla beraber olanlar, kafirlere karşı şiddetli, kendi aralarında merhametlidirler. Onların rükû ve secde ederek Allah’ın lütuf ve rızasını aradıklarını görürsün. Onların işareti yüzlerindeki secde izleridir. İşte bu onların Tevrat’taki örneğidir. İncildeki örneği ise: Filizini vermiş bir ekin gibidir. Onu kuvvetlendirmiş, o da çiftçilerin hoşuna gidecek şekilde kalınlaşmış ve gövdesi üzerinde dikilmişti. Onunla kafirleri öfkelendirmek için Allah, onlardan iman eden ve doğruları yapanlara mağfiret ve büyük bir ödül vaat etmiştir.
Suat Yıldırım : Muhammed Allah’ın resulüdür. Onun beraberindeki müminler de kâfirlere karşı şiddetli olup kendi aralarında şefkatlidirler. Sen onları rükû ederken, secde ederken, Allah’tan lütuf ve rıza ararken görürsün. Onların alâmeti, yüzlerindeki secde izi, secde aydınlığıdır. Bunlar, Tevrat’taki sıfatları olup İncîl’deki meselleri ise şöyledir: Öyle bir ekin ki filizini çıkarmış, sonra da onu kuvvetlendirmiş, derken kalınlaşmış da artık gövdesi üzerinde doğrulmuş. Öyle ki ekicilerin hoşuna gider, kâfirleri de öfkelendirir. İşte böylece Allah, onlar gibi iman edip makbul ve güzel işler yapanlara mağfiret ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır.
Süleyman Ateş : Muhammed Allâh'ın elçisidir. Onun yanında bulunanlar, kâfirlere karşı katı, birbirlerine karşı merhametlidirler. Onların, rükû' ve secde ederek Allâh'ın lutuf ve rızâsını aradıklarını görürsün. Yüzlerinde secde izinden nişanları vardır. Onların Tevrât'taki vasıfları ve İncildeki vasıfları da şöyle bir ekin gibidir ki, filizini çıkardı, onu güçlendirdi, kalınlaştı, derken gövdesinin üstüne dikildi, ekincilerin hoşuna gider, onlara karşı kâfirleri de öfkelendirir bir duruma geldi. Allâh onlardan inanıp iyi işler yapanlara mağfiret ve büyük mükâfât va'detmiştir.
Tefhim-ul Kuran : Muhammed, Allah'ın Rasulü'dür. Ve onunla birlikte olanlar da kâfirlere karşı zorlu, kendi aralarında ise merhametlidirler. Onları, rükû edenler, secde edenler olarak görürsün; onlar, Allah'tan bir fazl (lütuf ve ihsan) ve hoşnutluk arayıp isterler. Belirtileri, secde izinden yüzlerindedir. İşte onların Tevrat'taki vasıfları budur; İncil'deki vasıfları ise: Sanki bir ekin; filizini çıkarmış, derken onu kuvvetlendirmiş, derken semizleyip kalınlaşmış, sonra sapları üzerinde doğrulup boy atmış (ki bu,) ekicilerin de hoşuna gider. (Bu örnek,) Onunla kâfirleri öfkelendirmek içindir. Allah, içlerinden iman edip salih amellerde bulunanlara bir mağfiret ve büyük bir ecir va'detmiştir.
Ümit Şimşek : Muhammed Allah'ın Resulüdür. Beraberindekiler ise kâfirlere karşı şiddetli, kendi aralarında merhametlidirler. Onları rükûda, secdede, hep Allah'ın lütuf ve hoşnutluğunu ararken görürsün. Yüzlerinde de secde izi vardır. Bu onların Tevrat'taki tasvirleridir. İncil'deki tasvirlerine gelince: Onlar filiz vermiş, git gide güçlenmiş, kalınlaşmış, nihayet gövdesi üzerine dikilmiş bir ekine benzer ki, ekincilerin pek hoşuna gider. Onlarla Allah kâfirleri böylece öfkelendirir. Onlardan iman eden ve güzel işler yapanlar için, Allah bağışlanma ve büyük bir ödül vaad etmiştir.
Yaşar Nuri Öztürk : Muhammed, Allah'ın resulüdür. Onunla beraber olanlar, inkârcılara karşı çok çetin, kendi aralarında çok merhametlidirler. Sen onları rükû eder, secdeye kapanır halde görürsün. Allah'tan bir lütuf ve hoşnutluk ister dururlar. Görünüşlerine gelince, yüzlerinde secde eseri/izi vardır. Bu onların Tevrat'taki nitelikleri. İncil'deki nitelikleri de şöyle: Tıpkı bir ekin ki filizini çıkarmış, o filizi kuvvetlendirmiş. Filiz kalınlaştı, gövdesi üzerine dikildi. Ziraatçıları da imrendirir/hayran bırakır bu ekin. Allah böyle yapar ki, onlar sayesinde, inkâr edenleri öfkelendirsin. Allah onlardan iman edip hayra ve barışa yönelik işlen yapanlara bir bağışlanma ve büyük bir ödül vaat etmiştir.


[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{ayet_meali.php}