Ahmed Hulusi Meali |
|
1: Elif, Lâm, Mim. | |
2: Kendisinde kuşku olmayan Hakikat ve Sünnetullah BİLGİsi (Kitap), Rabb-ül âlemîn'den ("İnsan"ların Rabbinden) inzâl olmuştur! (Kurân'da pek çok yerde âlemler kelimesi ile "insan"lara işaret edilmiştir. Bu iyi incelenmeli ve dikkatle düşünülmeli. ) | |
3: Yoksa "Onu uydurdu" mu diyorlar! Asla! O, senden önce kendilerine bir uyarıcı gelmemiş toplumu uyarman için Rabbinden (olan) Hak'tır. . . Umulur ki (değerlendirip) hakikate ererler. | |
4: Allâh, O ki, semâlar (gökler veya nefs mertebeleri olan bilinç düzeyleri) ve arzı (yeryüzü veya beden - beyin) ve ikisi arasında olanları altı aşamada - süreçte (insan itibarıyla 6 aşama: 1. sperm/yumurta, 2. döllenme (zigot), 3. geometrik hücre çoğalması, 4. hücre farklılaşması, 5. organların oluşması, 6. farklılaşan organların işlevlenmesi - şuur ve duyuların oluşması. A. H. ) yarattı, sonra Arş'a istiva etti (Esmâ özellikleriyle fiiller âleminde tedbirata başladı). . . Sizin O'ndan başka ne bir Veliyy'niz ve ne de bir şefaat ediciniz vardır. . . Hâlâ bunu düşünüp, değerlendirmiyor musunuz? (Bu âyeti iki yönlü düşünmek gerek kanaatimce. İnsanın dış dünyası ve İnsanın varlığı olarak. A. H. ) | |
5: Emri (hükmü) semâdan (dışsal olarak; burçlar diye tanımlanan Esmâ özelliklerinin açığa çıkmasıyla oluşan yapılardan yayılan kozmik elektromanyetik dalgalarla ağırlıklı olarak karındaki ikinci beyini ve dolayısıyla bilinci etkileyerek; ya da, içsel olarak, holografik gerçeklik gereği beyindeki datadan açığa çıkan Esmâ mertebesinden. A. H. ) arzı (yeryüzü veya beyini) tedbir eder. . . Sonra miktarı, bin sene olan süreç içinde O'na urûc eder (ruh beden yaşam boyutuna yükseliş veya boyutsal aslına dönüş. A. H. ). | |
6: İşte (Allâh) gaybı (algılanamayan) da şehâdeti (algılanan) de Bilen'dir; Aziyz'dir, Rahıym'dir. | |
7: O ki, yarattığı her şeyi mükemmel yapmıştır! İnsanı oluşturmaya balçıktan (yumurta) başlamıştır. | |
8: Sonra onun neslini basit bir sudan (meni) meydana getirdi. | |
9: Sonra onu (beyini, Esmâ mânâlarını açığa çıkaracak şekilde) tesviye etti (nöronların Esmâ özelliklerini açığa çıkartacak dalga boylarını değerlendirecek şekilde oluşturulması) ve onda kendi ruhundan nefhetti (nefh = üfleme içten dışadır; nefholan yani içten dışa yani beynin data boyutundan açığa çıkarılan Esmâ mânâlarının özellikleridir ki, varlık âlemindeki "Allâh'ın ruhu" diye işaret edilen de budur Allâhu âlem). . . Sizin için sem' (algılama), basarlar (gözler - görme) ve FUADLAR (Esmâ mânâ özelliklerini beyne yansıtıcılar - kalp nöronları) oluşturdu. . . Ne az şükrediyorsunuz (değerlendiriyorsunuz)! | |
10: Dediler ki: "Yerde yok olduktan sonra, biz mi yeni bir yapı ile yaşama devam edeceğiz?" Hayır, onlar, Rablerinin (Esmâ'sıyla) varlıklarında açığa çıkışı farkındalığını yaşamayı (likâsını) inkâr edenlerdir. | |
11: De ki: "Sizde (yapınızda mevcut) vekîl kılınmış (işlevlendirilmiş) Melek'ül Mevt (ölüm kuvvesi - biyolojik bedensiz olarak ruh bedenle yaşama çekiş kuvvesi) sizi vefat ettirir (bedeninizden ayırır)! Sonra Rabbinize rücu ettirilirsiniz (Hakikatinizin ne olduğu fark edersiniz). " | |
12: Suçlular (hakikat bilgisini inkâr edenler), Rablerinin indînde başlarını eğmişler: "Rabbimiz. . . Gördük gerçeği ve algıladık! Geri döndür bizi (dünya - beden yaşamına da), gerekli çalışmaları uygulayalım! Doğrusu biz ikân sahibiyiz (artık)" (derler) iken (onları) bir görsen! | |
13: Eğer dileseydik, her benliğe kendi hakikatini elbette fark ettirirdik! Ne var ki benden: "Cinlerden ve insanlardan oluşan toplulukla cehennemi elbette dolduracağım" sözü hak olmuştur. | |
14: Bu gününüze kavuşmayı unuttuğunuzdan dolayı, tadın! Gerçek ki, biz de sizi unuttuk! Yaptıklarınızdan ötürü, sonsuz azabını tadın! | |
15: Bizim işaretlerimize sadece şunlar iman ederler ki, onlarla hatırlatma yapıldığında, secde ile yere kapandılar; benliksiz, Rablerinin Hamdi olarak tespih (işlevlerini yerine getirdiler) ettiler. (15. âyet secde âyetidir. ) | |
16: (Gece) yataklarından kalkıp; korkarak ve umarak Rablerine dua ederler. . . Kendilerini beslediğimiz yaşam gıdalarından Allâh için karşılıksız bağışta bulunurlar! | |
17: Yaptıklarına karşılık onlar için saklanan müjdeyi kimse bilmez. | |
18: İman sahibi ile inancı bozuk olan bir midir? Eşit olmazlar! | |
19: İman edip imanın gereğini uygulayanlara gelince, onlar için yaptıkları çalışmaların sonucu olarak, nüzûl yollu (hakikatlerinden açığa çıkarak yaşanılan) Me'va Cennetleri vardır. | |
20: İnancı bozuk olanlara gelince, onların yaşam boyutu - ortamı ateştir! Oradan her çıkmak istediklerinde, oraya iade olunurlar ve kendilerine: "Yalanladığınız o ateşin azabını tadın!" denilir. | |
21: Belki dönerler diye onlara, en büyük (sonsuz) azaptan önce en yakın (dünyalarından) bir azaptan mutlaka tattıracağız. | |
22: Rabbinin kendisindeki işaretleri hatırlatıldıktan sonra, onlardan yüz çevirenden daha zâlim kimdir? Muhakkak ki biz suçlulara yaptıklarının sonucunu yaşatırız! | |
23: Andolsun ki Musa'ya Bilgi (Kitap) verdik. . . (Şimdi sen de) Ona (Bilgiye) ermiş olmaktan kuşku duyma! Onu İsrailoğulları için bir hakikat kılavuzu kıldık. | |
24: Onlardan, sabrettiklerinde, emrimizle hakikate erdiren önderler oluşturduk! Onlar işaretlerimize ikân sahibi oldular! | |
25: Muhakkak ki senin Rabbin O, hakkında karşı çıktıkları konularda kıyamet sürecinde onların aralarında hüküm verecektir. | |
26: Meskenleri üzerinde yürüdükleri hâlde, kendilerinden önceki nesillerden nicelerini helâk etmiş olmamız onlara gerçeği göstermedi mi? Muhakkak ki bu olayda dersler vardır. . . Hâlâ mı algılamıyorlar? | |
27: Görmediler mi ki biz suyu çorak - kupkuru arza sevk ederiz de, o suyla, onların hayvanlarının ve kendi nefslerinin yediği ekini çıkarırız? Hâlâ mı görmüyorlar? | |
28: Derler ki: "Eğer doğru söyleyenler iseniz: Şu El Feth (mutlak feth - ölümün tadılarak hakikatin apaçık algılanması) ne zaman?" | |
29: De ki: "O FETH'in yaşandığı süreçte, (ölümü tatmadan önce) hakikat bilgisini inkâr edenlere artık iman etmeleri bir fayda sağlamaz ve mühlet verilmez. " | |
30: Artık onlardan yüz çevir ve bekle! Muhakkak ki onlar da bekliyorlar! | |